Dolar
34.53
Euro
36.21
Altın
2,681.70
ETH/USDT
3,359.00
BTC/USDT
98,711.00
BIST 100
9,367.77
Gündem

FETÖ'nün 'çatı iddianamesi' kabul edildi

Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'yla ilgili, örgütün elebaşı Gülen'in de arasında bulunduğu 73 şüpheli hakkında hazırlanan "çatı iddianamesi", Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.

Durmuş Koçak, Serdar Açıl  | 22.07.2016 - Güncelleme : 22.07.2016
FETÖ'nün 'çatı iddianamesi' kabul edildi

Ankara

ANKARA

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) ile ilgili, örgütün elebaşı Fetullah Gülen'in de arasında bulunduğu 73 kişi hakkında hazırladığı "çatı iddianamesi", Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Davanın ilk duruşması, 22-25 Kasım 2016'da görülecek.

Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçları Soruşturma Bürosunda görevli Cumhuriyet Savcısı Serdar Coşkun'un hazırladığı iddianamede Fetullah Gülen, Ekrem Dumanlı ve Hidayet Karaca'nın yanı sıra şu isimler "sanık" olarak yer aldı: 

"Abdülkadir Aksoy, Abdullah Aymaz, Abdulletif Tapkan, Ahmet Can, Ahmet Kara, Ahmet Kirmiç, Ahmet Kurucan, Ahmet Şahinalp, Alaeddin Kaya, Ali Bayram, Ali Çelik, Ali Çelik, Ali Ursavaş, Bahattin Karataş, Barbaros Kocakurt, Bekir Baz, Cemal Türk, Cemal Uşak, Cemil Koca, Cevdet Türkyolu, Dilaver Azim, Faruk İlk, Halit Esendir, Hamdi Akın İpek, Hamdullah Bayram Öztürk, Harun Tokak, Hüseyin Kara, Hüseyin Saruhan, İbrahim Kocabıyık, İlhan İşbilen, İrfan Yılmaz, İsmail Büyükçelebi, İsmail Cingöz, İsmet Aksoy, Kazim Avcı, Kudret Ünal, Mahmut Akdoğan, Mehmet Ali Büyükçelebi, Mehmet Ali Şengül, Mehmet Erdoğan Tüzün, Mehmet Hanefi Sözen, Muammer Türkyılmaz, Murat Karabulut, Mustafa Yeşil, Mustafa Muhammet Günay, Mustafa Özcan, Mustafa Talat Katırcıoğlu, Naci Tosun, Necdet Başaran, Necdet İçel, Nevzat Ayvacı, Osman Hilmi Özdil, Osman Karakuş, Önder Aytaç, Rahmi Bıyık, Recep Uzunallı, Reşit Haylamaz, Rıdvan Akovalı, Sadettin Başer, Sadık Kesmeci, Sait Aksoy, Selman Kuzu, Suat Yiğit, Suat Yıldırım, Süleyman Tiftik, Süleyman Uysal, Şerif Ali Tekalan, Talip Büyük, Tuncay Delibaşı ve Ziya Demirel."

'Devlet içinde ayrı hiyerarşi ve iş bölümü'

FETÖ'nün kamu kurumlarında kadrolaşarak, devlet içinde devlet olarak ayrı hiyerarşi ve iş bölümüne göre kamu faaliyetleri yürüttüğü vurgulanan iddianamede, "Devletin derin bir yapının eline geçmesini acziyet içerisinde izlemesi, seyretmesi beklenemez." değerlendirmesinde bulunuldu.

İddianamede, FETÖ soruşturmasının, çeşitli ihbar dilekçelerinde varlığından bahsedilen örgütün devleti ele geçirmek üzere olduğu, anayasal düzeni zorla değiştirebileceği ve kamu idarelerinden gelen suç ihbarlarında örgütlenmenin ciddi olduğunun iddia edilmesi üzerine, örgütün varlığına dair yeterli somut deliller bulunması ve kamuoyunda mağduriyetlere yol açan uygulamaları tespit edilerek başlatıldığı belirtildi.

'Anayasal düzen yerine cemaat oligarşisine dayalı bir düzen'

Devlet kurumlarını ele geçirmek, anayasal düzeni yıkarak yerine otoriter, totaliter bir "cemaat oligarşisi/zümre hakimiyetine dayanan devlet düzeni" kurmak ve hükümeti devirmeye teşebbüs etmek suçlarına ulaşmak için kurulan örgütün, ekonomik, insan kaynakları ve nihai maksatlarının ne olduğunun belirlenmesi amacıyla soruşturma başlatıldığı bildirilen iddianamede, şunlar kaydedildi:

"Bu soruşturmanın, dini cemaat kabul ederek salih niyetle hukuk dışına çıkmadan faaliyet yürüten kimselerle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Bu soruşturmanın konusu Fetullah Gülen tarafından kurulup yönetilen örgütün devlet içerisindeki yapılanması ve bu yapılanmanın faaliyetlerinden oluşmaktadır."

Örgütü dini bir kuruluş sananlar soruşturma harici tutuldu

Soruşturmanın amacının, örgütün siyasi bir faaliyeti ve amacı, devlete ve hükümete yönelik ele geçirme amaçlı bir örgütlenme olup olmadığı, örgütün işlediği suç varsa kimlerin karıştığı, yoksa da bu örgütlenmenin neden suçlandığını ortaya koymak olduğu belirtilen iddianamede, şu değerlendirmelerde bulunuldu: 

"Örgütün evinde kalan, yurtlarında barınan veya okul ya da dershanelerinde öğrenim gören gençler, dershane, özel okul ve yurtlarda faaliyet yürüten öğretmenler ve yöneticiler, aynı şekilde örgütün emrinde faaliyet yürüten dernek, vakıf, banka veya ticari şirket çalışanları, bu örgütün elindeki iş yerlerinde ücretli çalışan, emeği ile geçinen kimseler, açıkça bir suça karışmadıkları sürece sırf bu irtibatları ceza sorumluluğu doğurmadığından özellikle soruşturma dışında tutulmuştur. 

Fetullah Gülen örgütünün sempatizanı olup bu örgütü dini bir kuruluş sanarak cemaatle gönül bağı bulunanlar da soruşturma harici tutulmuşlardır."

"İlker Başbuğ örgütün hedefi oldu ve intikam alındı"

İddianamede, şunlara yer verildi: 

"Fetullahçı Terör Örgütü üyeleri, örgüte yönelik soruşturma açan her savcı ve görev alan hakimleri veya kolluk görevlilerini linç ederek itibarsızlaştırıp, hayatlarını mahvetmiş ve canlarından bezdirmiştir. Bu örgüte yönelik dava veya bir soruşturmada basit şekilde bile olsa adı geçen herkesin başına bela açılmış, hayatları zehir olmuştur. Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Savcısı Nuh Mete Yüksel'e, Cumhuriyet Savcısı Salim Demirci'ye, Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral’a ve Yardımcısı Osman Ak'a yönelik uygulanan sistematik ve organize operasyonlar örnek olarak gösterilmektedir. 

Örgütün asker içindeki uzantılarıyla ilgili işlem yaptıran İlker Başbuğ, emekli olduktan sonra örgütün hedefi olmuş ve intikam alınmıştır. Örgüte karşı basit bir işlem yapan, istihbarat toplayan veya herhangi bir nedenle örgüt soruşturmasında adı geçen herkesin hayatı kararmıştır. Örgüt, eskilere neler yapabildiğini ibret olarak ortaya dökerek soruşturmada görev alanları hem tehdit etmiş hem de engellemeye çalışmıştır."

"Stockholm sendromu" 

"Soruşturmada bir diğer engel ise bu örgütün faaliyeti nedeniyle zarar görenlerin, mağdurların, sonradan 'Stockholm sendromu' yaşayarak, FETÖ ile iyi ilişkiler kurarak, sanki kendilerine karşı hiç suç işlenmemiş ve suçtan kazanç sağlamış gibi davranmalarıdır. Mağdur edilen kimseler, örgüt tarafından algı yönetiminde kullanılmışlardır ve bu durum anlaşılır gibi değildir. Örgütün işlediği suç karşısında ezilenlerin, sonradan yıllardır bu cemaatten biri gibi hareket etmeleri akılla, mantıkla izah edilememektedir."

Haşhaşi benzetmesi 

"Örgüt kadrolarının sızdığı devletin güvenlik kurumlarının silahlı olması ve bu silahları kullanma yetkilerinin bulunması, örgütün silahlı ve askeri eğilimini göstermesi açısından çok önemlidir. FETÖ'nün hizmet hareketi olarak gözüken bir legal yapısı, bazen söz konusu legal yapı içerisinde gizlenmiş bazen de genel yapıdan tamamen farklı şekilde hareket eden bir de illegal yapılanması vardır. Hasan Sabbah'ın çevresinde kümelenen Haşhaşiler, yaklaşık bin yıl kadar önce afyon çekip fedailerini kullanarak devlet görevlilerini öldüren bir terör örgütü olarak ortaya çıkmıştır. Onlara benzer şekilde FETÖ üyeleri de mutlak itaat ve cennete kavuşacakları saiki ile hareket ederek devlet içinde suikast benzeri hareketlere başvurmaktadırlar. FETÖ'nün devlet içindeki kadrolarının Haşhaşilere benzetilmesi, kullanılan yöntem ve amaç bakımında doğru bir benzetmedir."

"FETÖ'nün kuruluşu" 

İddianamenin "FETÖ'nün Kuruluşu, Genişlemesi ve Kadrolaşması" başlıklı bölümünde de Türkiye'de 1950 sonrasında kırsaldan şehre göç yaşandığı, göçenlerin, şehirlerin çevresinde çoğalan gecekondularda hayatını sürdüren yoksullardan oluştuğu, devletin, bu yeni sosyal yapının ihtiyaçlarını karşılayamadığı vurgulanarak, "Özellikle şehirlere okumak için gelenlerden oluşan öğrencilerle ilgilenmek, onlara barınacak yer, yurt sağlamak, bu gençliğin ideolojik radikal sol görüşlere kaymaması için tedbir almak üzere Fetullah Gülen ve yanındakiler harekete geçmişlerdir. Hizmet hareketinin kuruluş gayesi bu amaçlardan ibarettir. Hareket zamanla yetiştirdiği gençlikle ilgisini kesmemiş, onları amacına yönlendirmek üzere kontrol altında tutmuştur." denildi.

Erdoğan için 'Ozan' şifresi

Gizli tanık, iddianamede dinlemelerin harici disk ve flash belleklerle getirildiğini, bilgisayarlara yükleme yapmadıklarını, ses tapelerini çözerken 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül için "Diken", eski İçişleri Bakanı beşir Atalay için "Mekir", eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin için "Dursun", Başbakanlığı döneminde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için "Ozan" şifrelerini kullandıklarını, bunu emniyet amiri ve komiserin istediğini, diğer devlet adamlarının ise kendi isimlerinin yazıldığını anlattı. 

"Cemaat yapılanması, vesayetin yeni versiyonudur" 

Türkiye'de vesayetin, toplum mühendisliğine duyulan istek anlamına geldiği belirtilen iddianamede, "Türkiye'de bu cemaat yapılanması, vesayetin yeni versiyonudur. Paralel devlet, millet ve devlet üzerindeki 'cemaat vesayetidir'. Bu yeni tip vesayet, askere karşı oluşturulan nefret ve toplum algısıyla yönetilmiştir." ifadeleri kaydedildi.

Muhabir: Durmuş Koçak, Serdar Açıl

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.