'Güvenli bölge için iki hafta içinde sonuç çıkmazsa kendi hareket planlarımızı devreye sokacağız'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Güvenli bölgede iki hafta içinde bir sonuç çıkmazsa kendi hareket planlarımızı devreye sokacağız." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen Yükseköğretim Akademik Yıl Açılış Töreni'nde bir konuşma yaptı.
Konuşmasına 2019-2020 akademik yılının hayırlara vesile olmasını dileyerek başlayan Erdoğan, yeni akademik yılda hocalara ve öğrencilere başarı temennisinde bulundu.
Bireysel ve kurumsal başarı ödüllerine layık görülen bilim insanları ve üniversiteleri de tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, en büyük adaletsizliğin eğitim öğretim hayatındaki adaletsizlik olduğunu belirterek, bu adaletsizliğin telafisinin çok zor olduğunu kaydetti.
Erdoğan, bunun için göreve geldikleri günden beri öncelikle eğitim öğretim konusunda mümkün olan en iyi imkanları sağlamanın gayreti içinde olduklarını vurguladı.
Niyazi Mısri'nin "Derman arardım derdime, derdim bana derman imiş, burhan aradım aslıma aslım bana burhan imiş." mısralarını paylaşan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz de dertlerimize dermanı kendi içimizde aradık. Öncelikle 12 yıllık zorunlu eğitimi 4+4+4 sistemine dönüştürerek çocuklarımızın ve ailelerimizin tercih seçeneklerini genişlettik. Buna ilave olarak okul öncesi eğitimi hızla yaygınlaştırıyoruz. Üniversiteye girişteki katsayı adaletsizliklerini ortadan kaldırarak her öğrencimizin yarışa aynı şartlarda başlamasını sağladık. Milletimizin talebi doğrultusunda Kur'an-ı Kerim ve siyer-i nebi derslerinin tüm ortaokullarda seçmeli olarak alınabilmesini temin ettik. Yükseköğrenim dahil eğitim öğretim bütçesini 10 milyar lira civarında aldık ve bu rakamı içerisinde bulunduğumuz yıl itibarıyla 161 milyar liranın üzerine çıkardık. 16 kat.
Derslik sayımızı 309 bin ilaveyle 577 bine yaklaştırdık. Öğretmen sayımızı 632 bin ilaveyle 937 binin üzerine yükselttik. Tüm okullarımızdaki toplam sayısı 3 bini bile bulmayan spor salonu sayısını 10 bin 500'e yaklaştırdık. Yine tüm okullarımızdaki laboratuvar sayısı 22 binin altındayken bugün bu sayı 54 bini buldu. Hiçbir ayrım gözetmeksizin tüm öğrencilerimizin ders kitaplarını ücretsiz veriyoruz. Bir dönem evlatları kıyafetlerinden dolayı okula alınmayan, üniversitelerinin kapılarında ikna odaları kurulan Türkiye'den bugünkü demokratik, özgür ve bilim odaklı eğitim öğretim yapısına geldik."
"Hayatın kendisi gibi dinamik bir süreç"
Ülkenin yönetim sistemini değiştirirken en çok hassasiyet gösterdikleri alanlardan birinin de eğitim ve öğretim olduğuna değinen Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı bünyesinde kurulan Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulunun bu anlayışın bir ifadesi olduğunu bildirdi.
Elbette bütün sorunların, sıkıntıların bitmediğini, hayatın kendisi gibi eğitim öğretim alanının da dinamik bir süreç olduğuna işaret eden Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Dünyadaki gelişmelere, ülkemizin ihtiyaçlarına, milletimizin taleplerine göre okul öncesinden üniversiteye kadar eğitim öğretimin tüm aşamalarında tedrici bir değişim şart. Önemli olan bu değişimi konunun tüm taraflarının katılımı, katkısı ve kararıyla gerçekleştirebilmektir. Ama ülkemizin eğitim öğretim alanında katettiği mesafeyi görmeden ve kabul etmeden diğer konulara doğru şekilde odaklanamayız. Bunun için eğitim, öğretim meselesi önümüzdeki dönemde de önceliklerimiz arasında ilk sırada yer almaya devam edecektir. Akademisyenlerimizden, öğretmenlerimizden resmi ve özel eğitim öğretim kurumları yöneticilerimizden başlayarak velilerimiz ve öğrencilerimiz dahil bu konuda söyleyecek sözü olan herkese gönlümüz ve kulağımız açıktır. Nerede olursa olsun ilmi aramayı emreden bir medeniyetin mensupları olarak ancak bu şekilde hedeflerimize ulaşabileceğimize inanıyorum."
Türkiye'nin yüksek öğrenim alanında da özellikle son 17 yılda çok büyük bir başarıya imza attığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, " Üniversite sayısının 76'dan 207'ye, öğretim elemanı sayısının 70 binden 168 bine, öğrenci sayısının 1,6 milyondan 8 milyona yükselmiş olması bu başarının en bariz ifadesidir." dedi.
Almanya'da yükseköğrenim çağındaki öğrenci sayısının 3 milyon olduğunu hatırlatan Erdoğan, "Bizde 8 milyon. Almanya'nın nüfusu bizim nüfusumuzla hemen hemen aynı. Sayın Şansölye bunu öğrenince 'Ben bunu bilmiyordum' dedi. Nitelik noktasında aşmamız gereken şüphesiz ki bir mesafe var ama dikkat edin öğretim üyelerimizin de sayısını da sürekli artırıyoruz. Şimdi bizim arzumuz öğrencimizin niteliğini artırırken şüphesiz ki hocalarımızın da niteliğinin artması ve evlatlarına, öğrencilerine de o denli sahip çıkması gerekir ki biz hem hocalarımızla hem de öğrencilerimizle ayrıca iftihar edelim. Bu adımı atabilir miyiz atarız. Bu millet bunu da başarır." diye konuştu.
"İlk öğretimden itibaren tüm eğitim öğretim sisteminin adeta bir huni biçiminde yükseköğrenime doğru aktığı bir iklimde Türkiye'nin bilim kalitesini düşünebilmesi mümkün değil." diyen Erdoğan, öncelikle bu çarpık sistemi değiştirerek, neredeyse isteyen her lise mezunu gencin yükseköğrenime devam edebileceği bir alt yapı kurduklarını kaydetti.
Kendi lise çağında, üniversiteye girmedeki oranın onda bir olduğunu şimdi neredeyse tamamının üniversiteye girebildiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Şimdi birileri şunu diyor, 'Girecek de ne olacak?' Çok şey olacak. Allah'ın izniyle bu 8 milyon üniversiteli diyorum ya, işte bu 8 milyon üniversiteli işi tam manasıyla kavradığı zaman... 'Efendim işte işsizlik var', olabilir, her üniversiteyi bitirdiği zaman iş sahibi olacak diye de bir şey yok. Bunu dünyanın hiçbir yerinde bulamazsınız. Ama bir de kendisi bunu ne yapacak, üretecek. Bir de bu var. Bu imkanlarda ülke geliştikçe zaten zeminini hazırlamış olacak. Her türlü yatırımda, istihdamda, ne olacak, yatırım istihdamla iç içe bunu da birbiriyle teşvik edecek."
Yaklaşık 13 yıl önce Türkiye'deki her şehre üniversite kurma kararı aldıklarında bazı kişilerin kendilerini kıyasıya eleştirdiğini anımsatan Erdoğan, bu kişilerin Ardahan, Bilecik, Rize, Burdur, Hakkari ve Karabük'te üniversite olamayacağını söylediklerini belirtti.
Fakir fukara ve garip gurebanın Hakkari'den çocuğunu İstanbul'a, Ankara'ya göndermesinin ve böyle bir imkanı yakalamasının mümkün olup olmadığını soran Erdoğan, "Biz ne yaptık, evladını İstanbul'a göndermeyi değil, üniversiteyi Hakkari'ye getirmek suretiyle müesseseleri, fiziki imkanları yavrularımızın ayağına getirmiş olduk. Böylece ilim tedris etme noktasında imkanlar ailelerimizin ayağına gelmiş oldu." dedi.
Bunun aynı zamanda maliyeti de yoğunluğu itibarıyla düşürdüğünü vurgulayan Erdoğan, "Bundan dolayıdır ki bakıyorsunuz şimdi Güneydoğu'da birçok ilimizde başarı oranı yükseldi. İlk sıralara giren öğrencilerimiz olmaya başladı mı, oldu. Şimdi Şırnak'tan ilk derecede bakıyorsunuz öğrenci çıkabiliyor. Demek ki imkanlar hazırlanırsa Şırnak'tan da, Iğdır'dan da Muş'tan da Hakkari'den de çıkar. Ankara'sı, İstanbul'u, İzmir'i ile yarış edebilen öğrencilerimizi, buralardan da çıkardığımızı görmek bize ayrıca bir mutluluk veriyor. Bu evlatlarımızın, bu noktadaki kabiliyetinin, özellikle gayretleri ile nereye ulaşabileceğinin en güzel ifadesidir." değerlendirmesinde bulundu.
"Bazı üniversitelerimiz hala beklediğimiz yere ulaşamamış"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm rektörlere ve özellikle yeni kurulan üniversitelerin rektörlerine üstlendikleri görevin ağırlığını hatırlatarak, şöyle devam etti:
"Her yerde olduğu gibi üniversitede de iyi bir yönetici, 4 yılda kurumunu çeyrek asır ileriye taşıyabilir. Bu şekilde gerçekte takdire şayan sıçramalar gerçekleştiren üniversitelerimiz olduğunu da biliyorum. Ancak bazı üniversitelerimiz hala kendilerinden beklediğimiz yere ulaşamamış durumda. Rektörlerimizden özellikle üniversitelerle şehri bütünleştirme konusunda çok daha fazla gayret göstermelerini bekliyorum. Önümüzdeki dönemde rektör atamalarımızın kriterlerini çok daha yükseğe çıkartacağımızı ve adayları akademik ve idari bakımdan çok sıkı bir inceleme sürecinden geçireceğimizi de belirtmek istiyorum."
Erdoğan, üniversiteleri yaygınlaştırılırken öğrencilerin barınma ve geçinme sorunlarını da unutmadıklarına işaret ederek, yurtların yatak kapasitesini 677 bine çıkarttıklarını ve bunu önümüzdeki yıllarda 865 bine kadar yükselteceklerini söyledi.
Öğrencilerin, evlerde yüksek kiralarla oturmasının da bir maliyet analizi gerektirdiğine değinen Erdoğan, bundan dolayı da bu maliyetleri düşürmenin gayreti içerisinde olacaklarını dile getirdi.
"Yurtlardaki eğitim-öğretim noktasında kalitenin daha yüksek olduğuna inanıyorum." diyen Erdoğan, kendisinin de öğrenciyken yurt hayatını yaşadığını hatırlattı.
Kendisinin üniversite çağında değil, İmam Hatip'te öğrenci iken yurda girdiğini anlatan Erdoğan, "Oranın bize kazandırdıklarını her yönüyle çok iyi biliyorum. Üniversitelerimizde de bunun çok çok isabetli olduğuna inanıyorum. Nitekim az önce verdiğim rakamlarda bunun en açık ifadesi." dedi.
"Harç verildiği zaman kıyamet koparanlar şimdi nerede"
Öğrencilere verilen kredi ve burs desteklerine ilişkin de bilgi veren Erdoğan, şöyle konuştu:
"Kredi veya burs olarak olarak lisans öğrencilerimize aylık biliyorsunuz 500 lira ödüyoruz. Şimdi yeni bir zam daha gelecek. Yüksek lisans öğrencilerimize bin lira, doktora öğrencilerimize bin 500 lira veriyoruz. Bu imkandan faydalanan öğrenci sayısı 1 milyon 613 bindir. Harç filan var mı? Kaldırdık mı, kaldırdık. Harç verildiği zaman kıyamet koparanlar acaba şimdi nerede? Şimdi ortada yoklar. Ama biz devlet olarak milletimize karşı olan o görevi de yerine getirdik. Üstelik Türkiye attığımız tüm bu tarihi adımlara rağmen, nüfusa göre, üniversite sayısı bakımından hala oldukça mütevazi bir yerde bulunuyor.
Uluslararası öğrenci sayımızın her geçen yıl artıyor olması Türkiye'nin bu alanda da küresel bir marka olma yolunda ilerlediğine işaret ediyor. Uluslararası öğrenci sayımız 15 bindi, şimdi 170 bine ulaştı. Aramızda öğrencileri görüyorum uluslararası. Bu da tabii Türkiye'nin bu noktada dünyaya nasıl açıldığının en güzel ispatı. Türkiye bursları yanında, kendi imkanlarıyla çeşitli üniversitelerimize gelen öğrenci sayısındaki bu büyük yükseliş, ülkemizin yüksek öğrenimdeki cazibesinin artığını da gösteriyor. Beklentimiz, ülkemizin nitelikli yabancı öğretim elemanları için de cazip hale gelmesi, bir başka ifade ile beyin göçünün çekim merkezlerinden biri durumuna dönüşmesidir."
"Verimlilik esasına dayalı bir eylem planını da hazırlamalıyız"
Recep Tayyip Erdoğan, Yükseköğretim Kurulunca her yıl yeniden belirlenen Türkiye'nin bilim hayatının 100 öncelikli alanına yönelik doktoralı insan kaynağı yetiştirilmesi projesinde 4 bin öğrenciye ulaşıldığı bilgisini paylaşarak, yeni kalkınma planında bu projeyi daha da geliştirme ve genişletme kararı aldıklarına dikkati çekti.
Yükseköğrenim alanını, yenilikçi bir anlayışla sürekli daha da ileriye götürmek için hep birlikte çalışmaya devam edeceklerinin altını çizen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bilimsel araştırma projelerimizin ülkemizin ihtiyaçları ve hedefleri ile uyumlu şekilde yürütülmesini Yükseköğrenim Kurulumuz nezdinde koordine etmeliyiz. Üniversitelerimizin araştırma altyapılarına mükerrer yatırımlar yaparak, kaynak israfına gitmelerinin önüne geçmek için de hemen bir envanter çıkarmalı, verimlilik esasına dayalı bir eylem planını da hazırlamalıyız. Vakıf üniversitelerimizin üzerlerine giderek, daha çok yapışan ticari kurum algısının önüne geçmek için bilimsel araştırmalara daha çok yönelmelerini özellikle sağlamalıyız. Bilhassa kalite odaklı gelişme için."
Bu üniversitelerin adlarının "vakıf" olduğunu ancak vakıf olmaktan çıkıp, tamamen ticari çalıştıklarını belirten Erdoğan, "Vakıf dediğimiz zaman farklı şeyler anlıyoruz. Öğrencisinin cebinden ne çıkacak o değil, tam aksine vakıfta, ecdat nasıl tanımlıyor; 'Cebi hümayunundan ödemek suretiyle' diyor. Şimdi de bizim vakıf üniversitelerinin patronları, kendi cebi hümayunlarından değil, orayı doldurmak için gayret ediyorlar. Buna bakmamız lazım." ifadelerini kullandı.
Tepeden tırnağa tüm kurumların misyonlarını ve işleyişlerini yeniden gözden geçirmeleri gerektiğini anlatan Recep Tayyip Erdoğan, "Bu kapsamda şu ana kadar 160 üniversitemiz, Yükseköğretim Kalite Kurulu tarafından değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Gerçekten önemli bir işleve sahip olduğuna inandığım Yükseköğretim Kalite Kurulumuzun yapısını güçlendirmeli ve özellikle bağımsızlığını tahkim etmeliyiz." dedi.
Erdoğan, yükseköğrenimde başarının yolunun üniversite olmanın genel niteliklerini muhafaza ederek belirli alanlarda ihtisaslaşmadan, uzmanlaşmadan ve markalaşmadan geçtiğini vurguladı.
Her üniversitenin her alanda ve aynı standartta eğitim öğretim veremeyeceği dikkate alındığında bu durumun kaçınılmaz olduğuna işaret eden Erdoğan, "Üniversitelerimizi ihtisaslaşma yolunda ne kadar cesaretlendirirsek buralara tahsis ettiğimiz kaynakların o derece verimli ve etkin değerlendirileceğini düşünüyorum. Araştırma üniversiteleri ve bölgesel kalkınma odaklı üniversiteler gibi girişimleri bu doğrultuda atılmış önemli adımlar olarak görüyorum." diye konuştu.
Erdoğan, halen 10 ihtisas üniversitesi, 11 araştırma üniversitesi ve 5 de aday araştırma üniversitesi ile yürütülen çalışmaların bir an önce hedefine ulaşması temennisinde bulundu.
"Birikim ve beceri sahibi yapacak yöntemler geliştirmeliyiz"
Türkiye'de eğitim öğretim imkanlarının genişlemesi, özellikle üniversite mezunlarının sayısının artmasının yeni bir durumu da beraberinde getirdiğine dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:
"Yetişmiş insan gücümüzün sınırlı sayıda olduğu dönemlerde diploma ile ehliyet aşağı yukarı eş anlamlıydı. Ama tüm evlatlarımızın artık bu imkana sahip olduğu günümüzde diploma tek başına bir anlam ifade etmiyor. Geçmişin 'ne iş olsa yaparım' istihzası ile bugünkü 'diplomalı ama işe yaramaz' dokundurması aynı anlayışın ürünüdür.
Bilim elbette uzun soluklu ve sabırlı bir çalışma gerektirir ama üniversiteye giden her öğrencimiz bilim adamı olamayacağına göre bunların reel dünyada daha etkin karşılık bulmasını sağlamanın yollarını aramak durumundayız. Bu bakımdan gençlerimizi sadece diploma değil aynı zamanda birikim ve beceri sahibi yapacak yöntemler geliştirmeliyiz."
"OSB'lerde açılan meslek yüksekokulları önemli bir adım"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin üretken, rekabetçi ve istikrarlı bir istihdam piyasasına kavuşmasını en az bu alandaki sayısal başarılar kadar önemli gördüğünün altını çizdi.
Bu çerçevede mesleki eğitimin yeniden ele alınması ve gençler için cazip hale getirilmesinin şart olduğunu belirten Erdoğan, "Organize Sanayi Bölgelerinde açılan meslek yüksekokulları bu çerçevede önemli birer adımdır. Meslek liseleri ve diğer meslek yüksekokulları için de benzer yöntemler geliştirilmelidir. Aynı şekilde mühendislik ve fen bilimleri öğrencilerinin de eğitim öğretim hayatlarını sektörle yakın ilişki içinde sürdürebilecekleri yollar bulunmalıdır." dedi.
Erdoğan, özellikle gençlerin yoğun ilgi gösterdiği, kariyer uzmanlığı olarak ifade edilen alanlardaki yeterlilik sınavlarında çıtanın giderek yükseldiğine dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hem kamuda hem özel sektörde açılan pozisyonlar için yapılan tanımlarda diploma sadece bir faktör haline gelmiştir. Bu tür işleri ancak yabancı dilden birikime ve beceriye kadar pek çok ilave şartın karşılanmasıyla ulaşılabilmektedir. Üniversitelerimizdeki ihtisaslaşma bu ihtiyacın bir kısmını karşılayabilir ancak asıl yapmamız gereken eğitim öğretim sistemimizi belki de okul öncesinden başlayarak bir bütün olarak bu yönde değiştirmek olmalıdır.
Biz çocuklarımızın, gençlerimizin, milletimizin her bir ferdinin zekasına, kabiliyetine, çalışkanlığına, üretkenliğine, azmine güveniyoruz. Yapmamız gereken bu büyük potansiyeli eğitim öğretim yoluyla hem bireylerimizin hem milletimizin hem devletimizin hayrına neticelere vesile olacak şekilde eğitmek, yönlendirmektir. İnşallah hep birlikte bu meseleleri çok daha fazla konuşacak, tartışacak ve hedeflerimize uygun şekilde başarıya ulaştıracağız."
"Suriye'deki krizin çözümü konusunda çok önemli kararlar aldık"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eğitim, sağlık, adalet, ulaştırma, enerji gibi temel hizmet alanlarında Cumhuriyet tarihinin en büyük yatırımlarını, atılımlarını gerçekleştirirken Türkiye'nin bekasını ilgilendiren kritik konularda önemli mesafeler kat ettiklerini anlattı.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile Astana platformunun 5. zirvesini Ankara'da gerçekleştirdiklerini anımsatan Erdoğan, "Ankara Zirvesi'nde yaptığımız ikili ve üçlü görüşmelerde Suriye'deki insani ve siyasi krizin çözümü konusunda çok önemli kararlar aldık. Zirvenin en önemli kazanımlarından biri siyasi sürece yeni bir dinamizm kazandıracak olan Anayasa Komitesi üyelerinin onaylanmasıdır. Böylece komitenin oluşumundaki tüm pürüzler giderilmiştir. Bir diğer husus ise büyük bir göç dalgası potansiyelini de içinde barındıran İdlib'deki sıkıntılı durumun en azından bir parça rahatlamasını sağlayacak görüş birliğine varılmış olmasıdır." değerlendirmesinde bulundu.
"Kendi planlarımızı devreye sokacağız"
"Suriye topraklarının dörtte birinden fazlasını işgal eden Fırat'ın doğusundaki bölücü terör örgütüyle ilgili endişelerimizin muhataplarımız tarafından da önemli ölçüde paylaşıldığını gördük." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu durum Amerika ile yürüttüğümüz güvenli bölge çalışmalarının bir an önce sonuçlanmasını özellikle güçlendirdi. Zirve sırasında ve sonrasında yaptığımız açıklamalarda ifade ettiğimiz gibi iki hafta içinde buradan bir sonuç çıkmazsa kendi hareket planlarımızı devreye sokacağız. Avrupa ülkelerinden hem İdlib hem Fırat'ın doğusu konusunda çok daha güçlü bir destek bekliyoruz. Artık laf bizi doyurmuyor. Laf ola beri gele yok, icraat bekliyoruz." ifadesini kullandı.
"2 ile 3 milyon arasında sığınmacıyı iskan edebiliriz"
Erdoğan, 3 milyon 600 bin mülteciyi Türkiye'de ağırladıklarını belirterek, "Dünyada bunun benzeri yok. Öyleyse Batı da bunun benzerini yapması lazım. Şayet İdlib'de sükuneti hızla sağlamazsak bu bölgede yaşayan 4 milyon insanın yükünü kaldıramayacağımızı açıkça söylüyoruz. Fırat'ın doğusunu güvenli hale getirmek suretiyle buraya güvenli bölgenin derinliğine bağlı olarak 2 ile 3 milyon arasında halen ülkemizde ve Avrupa'da yaşayan Suriyeli sığınmacıyı iskan edebiliriz." diye konuştu.
Her iki hususun Türkiye kadar Avrupa'yı da yakından ilgilendirdiğine işaret eden Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Türkiye'nin mücadelesine verilen desteğin samimiyeti ve boyutu bu sorunların çözümüne veya derinleşmesine yol açacaktır. Biz kendi sınır güvenliğimizi garantiye alma yanında özellikle Suriye'nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliği temelinde bir çözüm için samimi çaba göstermekten asla vazgeçmedik. Buna karşılık bölgede etkinlik gösteren her ülkenin aynı tavır içinde olmadığı da bir gerçektir. Ülkemizin yaklaşımı böylesine insani ve çözüm odaklıyken hala önümüze külfet paylaşımından terör örgütlerine dirsek temaslarına kadar her konuda engeller çıkartılmasını kabul edemeyiz. Önümüzdeki aylarda yaşanacak gelişmeler, Suriye krizinin suhuletle mi çözüleceği, yoksa derinleşeceği mi hususunda belirleyici olacaktır."
2019-2020 akademik yılının hocalara ve öğrencilere hayırlı olması temennisinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye olarak hem kendi güvenliğimiz hem de Suriyeli kardeşlerimizin geleceği için ilkeli ve aktif tutumumuzu sonuna kadar devam ettirmekte kararlıyız. Yürüttüğümüz bu tarihi mücadelede kamuoyumuzun tüm kesimleri gibi akademi dünyamızdan da destek bekliyoruz." şeklinde konuştu.
YÖK Üstün Başarı Ödülleri
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının ardından, bireysel ve kurumsal olmak üzere iki kategorideki YÖK Üstün Başarı Ödülleri'ni sahiplerine verdi.
YÖK tarafından ilk kez 2017-2018 eğitim öğretim yılında hayata geçirilen ve bu yıl üçüncüsü verilen ödüller, üniversitelerdeki bilimsel araştırma ile gerçekleştirilen çalışmaları, projeleri, tezleri ve topluma hizmet faaliyetlerini teşvik etmeyi amaçlıyor.
YÖK tarafından, bu yıl "Bireysel Ödüller" kapsamında "Yılın Doktora Tez Ödülleri" doktora öğrencisi ve danışmanlarına verildi. Buna göre, Sosyal ve Beşeri Bilimler Kategorisinde, "Otizmli Çocukların Sosyal İletişim Becerilerinin Geliştirilmesi" alanında yaptıkları doktora teziyle Dr. Erkan Kurnaz ve tez danışmanı Doç. Dr. Onur Kurt, ödül almaya hak kazandı.
"İçme Suyu Arıtımında Nano Gözenekli Membran Filtre Üretimi" alanında yaptıkları doktora teziyle Dr. Reyhan Şengür Taşdemir ve tez danışmanları Prof. Dr. İsmail Koyuncu ve Prof. Dr. Volodymyr V. Tarabara Fen ve Mühendislik Bilimleri Kategorisinde ödül alırken, "Prostat Kanserinde Yeni Hücresel Bir Mekanizmanın Aydınlatılması" alanında yaptıkları doktora teziyle Dr. Öğr. Üyesi Yalçın Erzurumlu ve tez danışmanı Prof. Dr. Petek Ballar Kırmızıbayrak Sağlık Bilimleri Kategorisi'nde ödülün sahibi oldu.
"Kurumsal Ödül" kapsamında da, "Kanser Tedavisinde Lazerli Fotodinamik Terapi Yöntemi ve Toplumun Bilinçlendirilmesi" başlıklı başvurusu ile Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi'ne Topluma Hizmet Ödülü, "TRB1 Bölgesinin İklim Değişikliğine Adaptasyonunda Yerel Kalkınma Dinamizmi" başlıklı başvurusu ile Fırat Üniversitesi'ne "Yerel Kalkınmaya Katkı Ödülü", "ODTÜ - TUSAŞ Çok Hafif Uçak (Very-Light Aircraft) Tasarım ve Geliştirme" başlıklı başvurusu ile Orta Doğu Teknik Üniversitesi'ne "Üniversite-Sektör İş Birliği Ödülü" ve "Piri Reis Üniversitesi ile Katar Silahlı Kuvvetleri Arasında 'Katar Deniz Harp Okulunun İhdası' (Akademik Birimi Oluşturma) İş birliği" başlıklı projesi ile Piri Reis Üniversitesi'ne "Uluslararası İş Birliği Ödülü" verildi.
YÖK Başkanı Saraç, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a "Klasik Edebiyat Bilgisi" isimli kitabını hediye etti.