Uzak Doğu'dan yayılan 'K-Pop tehlikesi'
Uzmanlar, Güney Kore'nin son zamanlarda dünyaya yaydığı ve "K-Pop" olarak adlandırılan müzik gruplarının imaj ve yaşam tarzlarının oluşturduğu akımlarla ilgili ebeveynleri uyardı.
Istanbul
İSTANBUL - MURAT PAKSOY
Uzak Doğu kökenli müzik gruplarının ve özellikle Güney Kore'den yayılarak dünya gençlerini etkisi altına alan, "K-Pop" gruplarının, 12-18 yaş arası kitlede yarattığı kültürel dezenformasyona dikkati çeken uzmanlar, ailelerin ve yetkililerin önlem almaları uyarısında bulundu.
İngilizce'de Korean Pop'ın kısaltması olan "K-Pop" grupları, ürettikleri müzik tarzlarıyla ülkelerinin sınırlarını aşarak bir çok ülkede belirli yaş grupları arasındaki gençlerde büyük rağbet görüyor.
"Kusursuzluk" imajını yakalamak için giydikleri kıyafetlerden mimiklerine, günlük hayatlarındaki özel yaşam tarzlarından aile ilişkilerine kadar kontrol altında bulunan grup üyeleri, çoğu zaman zorlu süreçlerden geçerek, tamamladıkları özel eğitimlerinin ardından "profesyonelliğe" adım atabiliyorlar.
Bu K-Pop gruplarının görseli oldukça renkli kliplerin yanı sıra, farklı giyimleri, dansları, imaj ve yaşam tarzları, hayran kitlesi tarafından sıkı takip edilerek rol model olarak benimseniyor.
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'deki gençler arasında da büyük ilgi görerek davranışları örnek alınan bu grup üyelerinin imaj ve davranışlarının "cinsiyetsizliğe" yönlendirdiğine işaret eden uzmanlar, ailelerin dikkatli olması, yetkililerin de önlem alması konusunda uyarılarda bulundu.
"Alt kültür oluşturmuş durumdalar"
Üsküdar Üniversitesi Rektörü Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, gençler arasında yayılan bu akımı anlayabilmek için öncelikle gençlik döneminin psikolojisini iyi anlamak gerektiğini söyledi.
Gençlerin ergenlik dönemlerinde "ben kimim, nereye yönelmeliyim, niçin?' soruları sorarak bir kimlik karmaşası yaşadığını anlatan Tarhan, gençlerin bu kimlik kaosu içinde ilgi duyduğu kimlikle özdeşim kurmaya çalıştığını kaydetti.
Prof. Dr. Tarhan, bu dönem içinde gençlerin kendilerini mutlu edeceği örnekler yoksa bağlanacağı bir destek arayacağını dile getirerek, bu tarzdaki gruplar veya herhangi bir bilgisayar oyununun da gençleri ciddi şekilde etkileyip kendilerine bağladığını kaydetti.
K-Pop'ın gençleri etkileyen 3 temel özelliğinin bulunduğunu aktaran Tarhan, şöyle konuştu:
"İnanç grubu gibi hareket ediyorlar. Aşık olmaları, madde kullanmaları yasak. Cinsiyetsizlik öneriyor ve kendilerine ciddi bir sadakat istiyor. Birçok büyük örgütlerin yapamayacağı şekilde kendi aralarında yardım toplama faaliyetleri de yürütüyor. Gençlerdeki idealist duyguları bu dayanışma duygusu içinde etkiliyorlar. Bir alt kültür oluşturmuş durumdalar. Bu özellikleri itibariyle de bir kahramanlar ideolojisi yaratmış."
"Dijital bağımlılığın ortaya çıkardığı bir sonuç"
Tarhan, gençlerin bu müzik gruplarına ilgisinin, dijital bağımlılığın ortaya çıkardığı bir sonuç olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Z kuşağı' denilen bu gençler, dijital dünyada yaşıyorlar. Kore'de teknoloji iyi kullanılıyor. Gençlerin teknoloji bağımlılığı çok yaygın, Dünyada teknoloji bağımlılığının en yüksek olduğu yer Kore. Bu grupların Kore'den çıkıp internet üzerinden dünyaya yayılmasının sebebi bu. Burada herhangi bir komplo senaryosuyla yaklaşmayalım, sosyolojik bir gerçek var burada. Genç kuşağın anladığı o dili erişkinler anlayamıyor. Onlar farklı bir dille konuşuyor. Onlar bu dijital dünyanın yerlisi, ileri yaşlarda olanlar da göçmeni konumunda. Onların yakaladığı dili anlayamazsak gençleri kaybedeceğiz. Dünyanın geleceği etkilenecek. Bu ciddi bir sosyal problem, bunu görmek gerekiyor."
Prof. Dr. Tarhan, koruyucu yaklaşımla hareket ederek çocuklarını dışarı çıkartmayan ailelerin evde çocuklarının internete girmelerini sağladığını anlatarak, arkadaşsız kalan gençlerin bu tür akımlara yöneldiğini ifade etti.
Burada anahtar kavramın "aile" olduğunu vurgulayan Tarhan, çocuklarıyla her türlü konuyu konuşan ailelerin çocuklarının, sosyal medya üzerinden gelecek risklere daha az maruz kaldığını söyledi.
Tarhan, eğitimcilerin okullarda bununla ilgili farkındalık çalışmaları yürütmeleri gerektiğini vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının, bununla ilgili hızlı bir şekilde rapor hazırlaması gerekiyor ki ailelerin de farkındalık oluşturmak ve çocuklara panik yaptırmadan, onların yanlış ve doğruyla ilgili bakış açılarını gözden geçirmelerini sağlaması gerekiyor. Aile bağları iyi olan bir çocuk, bu tür durumlara fazla maruz kalmıyor."
"Cinsel kaos oluşturuluyor"
K-pop gruplarının Türkiye'deki gençler üzerindeki olumsuz etkilerini sosyal medya ve katıldığı mecralarda dile getiren İnsan hakları ve Adalet Hareketi (İHAK) Başkanı Avukat Cihat Gökdemir ise dünyada farklı zamanlarda farklı coğrafyalardan yayılan popüler kültürleri, dünyadaki siyasi hareketlerden bağımsız düşünmemek gerektiğini anlattı.
Gökdemir, bunların bazen siyasi bir amaç için ortaya çıkartıldığını, bazen de ortaya çıkmış bir hareketi siyasi amaçla kullanmak için kanalize edilebildiğini dile getirdi.
Emperyalist düzenin, Doğu kültürünün yaygınlaştırılmasındaki amacının kaos olduğunu savunan Gökdemir, dünyayı yönetmek isteyenlerin de bunu kaosla yapmaya çalıştıklarını söyledi.
Gökdemir, ekonomik, sosyal, siyasal ve sosyal medya üzerinden yaratılan kaosun yanında bir de "cinsel kaosun" oluşturulduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:
"Yani cinsiyetlerin ortadan kaldırıldığı bir kaos bu. Bu K-pop olarak adlandırılan gruplar da tamamen cinsiyetsizleştirilmiş erkeklerden ve kızlardan oluşan gruplar halinde hareket ediyorlar. Giyimleriyle birbirlerine sahnede sergiledikleri tavırlarla dikkati çekiyor. Özellikle hedeflenen kitle 12-18 yaş arası muhafazakar camia. Çünkü muhafazakar camiaya şu söyleniyor; 'Batı kültürü kötü bir kültürdür ama Doğu'da ahlak var, değerler var.' O yüzden Doğu kültürü bize yakın bir kültürdür denilip bunun bize daha kolay kabul ettirilmesi sağlanıyor. Bu noktada Batı'dan gelen her şeye karşı kendini odaklamış ailelerin, Doğu'dan gelen bu tür kültürel akıma karşı hiçbir öz savunmaları yok. O savunmaları olmadığı için de çocuklarını nasıl koruyacaklarını bilemiyorlar."
Gökdemir, bu çalışmaların masum gibi gözüktüğüne işaret ederek, bunların cinsel anlamda bir kaos yaratma amacıyla yeni bir kültür oluşturmayı amaçladıklarını ifade etti.
"Milli değerlere dönmek gerekir"
Buna karşı önlem almak için milli değerlere dönmek gerektiğine vurgu yapan Gökdemir, "Batı kültürünün alternatifi Doğu değil. Gençlere, Batı'dan gelen ahlaksız değerlere karşı Çin, Kore ve Japonya gibi Doğu kültürü ahlaki bir değer olarak sunuluyor. Bizim Doğu'dan kastımız İslam dünyasıdır, İslam dünyasının ahlaki değerleridir. Bunu vermek ve ancak bununla söz konusu tehlikeyi aşmak mümkün." değerlendirmesinde bulundu.
Kore kültürünün Türkiye'de yaygınlaşmasındaki diğer sebeplerden birinin, Kore lokantaları olduğunu anlatan Gökdemir, "O tür mekanlara 12-18 yaş arasındaki muhafazakar öğrencilerin yoğun bir şekilde gittiğini görüyoruz. Hatta yakın illerden de servis kaldırarak buralara geldiklerini görüyoruz." dedi.
"Orta bir cins' görüntüsü veriyorlar"
Dijital iletişim uzmanı Said Ercan da Japonya'dan yayılan "Jpop"tan sonra Kore Popu'nun meşhur olduğunu anlatarak, özellikle PSY'nin Gangnam Style parçasının milyarlarca izlenme elde ederek bu türü dünyada popüler hale getirdiğini söyledi.
Kore'nin kültür ihracı ve müzik sektöründeki ekonomik etkinliğini arttırmak üzere devlet politikası olarak bu tür grupları desteklediğini belirten Ercan, "Nötr cinsiyet adını verdikleri bir akımla ergenlik döneminde bütün cinsiyetlere aynı mesafede durmayı ve cinsiyeti ergenlikten sonra kendi iradesiyle seçmeyi hedefleyen bu düşünce, cinsiyetsizlik noktasında bir farkındalık oluşturarak, baskın cinsiyet yöneliminin önüne geçmeyi amaçlıyor." diye konuştu.
Ercan, BTS gibi K-Pop gruplarının LGBT renkleri olan gökkuşağı sembollerini kıyafetlerinde kullandığını dile getirerek, "Aşırı bir makyaj yaparak, metroseksüel bir görüntü ile 'orta bir cins' görüntüsü veriyorlar. Her cinsiyete eşit mesafede olmayı hedefliyorlar." ifadesini kullandı.
Çocukların, farkında olmadan bu akımlardan etkilendiğini vurgulayan Ercan, "Love Myself' hareketi ile narsist bir karakter oluşturuyorlar, 'siz değerlisiniz, kendinizi sevin, insanların size bir şeyler dikte etmesine müsaade etmeyin' gibi mottolarla çocuklar, kendi hayatlarına başka bir müdahaleye karşı çıkıyorlar. Hukuki olarak belki Türkiye'de erişim engeli verilebilir ve veliler uyarılabilir, birçok veli bunun farkında değil." değerlendirmesinde bulundu.
Said Ercan, bu gruplara yönelik eleştirel yorumları yapanların, sosyal medya üzerinden organize ve sert tepkilerle karşılaşmasının insanların kendilerini grupla özdeşleştirmesine bağlayarak, bu grupların bir süre sonra insanları kendilerine bağlayıp diğer tüm bağları kopardığını ve ciddi bağımlılık yaptığını anlattı.
K-Pop gruplarının zamanla takip edenlerce "hayatının anlamı" olmaya başladığını aktaran Ercan, "Gruba 'çocuklarım' diyen ergen fanlar var. Grubun resimlerini ve isimlerini kullanıyorlar, kendi hesapları yok. Tam bir bütünleşme yaşıyorlar. Grup hakkında en ufak eleştiride linç hareketi başlatıyorlar." dedi.
Ercan, K-Pop akımının cinsiyeti ve dini bitirme projesi olduğunu savunarak, "Bu, yeni yaratılacak Z kuşağını hazırlama ve nötrleştirme, bir anlamda robotlaştırmak projesi. Güney Kore üzerinden dünyada kültürel bir emperyalizm empoze ediliyor, bu gruplar dünyada meşhur edilerek rol model oluşturuluyor." diye konuştu.
"Farkındalık seferberliğine ihtiyacımız var"
İnönü Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Vehbi Bayhan da ortaokul ve lise dönemlerinde referans olarak akranlarını alan çocukların, ergenlik yıllarındaki hayatlarını buna göre organize ettiğini söyledi.
Bu süreçte dönemin pop ikonlarının da etkisinin büyük olduğuna dikkati çeken Bayhan, bunlardan biri olan K-Pop akımlarının da YouTube ve sosyal medya siteleri yoluyla özellikle ergenlik dönemindeki gençler üzerinde etkisini arttırdığını vurguladı.
Özellikle K-Pop gruplarının giyimleri ve davranışlarının olumsuz örnek olma ihtimali taşıdığını aktaran Bayhan, en büyüğü 8 yaşında olan Z kuşağı ile Y kuşağının ergen ve gençleri için internetsiz ve sosyal medyasız bir hayatın anlamsız olduğunu söyledi.
Bayhan, okullarda rehberlik sisteminde rehberlik uzmanlarının tek başlarına yetersiz kaldığını anlatarak, rehberlik uzmanlarının yanında sosyolog, psikolog, sosyal hizmet uzmanlarından oluşan bir ekibin bütüncül olarak öğrenci ve ailelerini yönlendirmesi gerektiğini söyledi.
Doç Dr. Vehbi Bayhan, aksi taktirde televizyondaki şiddet içerikli dizi filmlerini seyreden ve oradaki karakterleri örnek alan veya K-Pop örneğindeki gibi bir klan olarak pop grubunun bütün davranış ve felsefesini örnek alan ergenlerin yetişeceğini belirtti.
İş işten geçmeden, aileleri ve çocukları bilinçlendirmek için rehberlik sisteminin yenilenmesinde fayda olduğunu aktaran Bayhan, "Aileler, çocuklarını denetleyemiyorlar. 'Dijital göçmen' olarak ebeveynler 'dijital yerli' çocuklarına kavuşamıyorlar. Çağın ruhu bu maalesef. Ancak hiçbir şeyin sonu değil. Farkındalık seferberliğine ihtiyacımız var." ifadelerini kullandı.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.