Dolar
37.97
Euro
41.01
Altın
3,020.79
ETH/USDT
2,063.30
BTC/USDT
87,486.00
BIST 100
9,715.58
Analiz

Kıbrıs İşbirliği Konseyi ada için neden önemli?

Cumhurbaşkanı Tatar'ın diyalog ve diplomasiye dayalı çözüm anlayışı, sadece Kıbrıs Türk halkının haklarını savunmakla kalmayıp, aynı zamanda adada sürdürülebilir bir uzlaşı zemini oluşturmayı hedefleyen yapıcı bir yaklaşımı temsil etmektedir.

Prof. Dr. İsmail Şahin  | 24.03.2025 - Güncelleme : 24.03.2025
Kıbrıs İşbirliği Konseyi ada için neden önemli?

Istanbul

Uluslararası Kriz Araştırmaları Merkezi Başkanı Prof. Dr. İsmail Şahin, Kıbrıs İşbirliği Konseyi önerisinin adadaki güven ortamı için önemini AA Analiz için kaleme aldı.

***

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres'in iyi niyet misyonu çerçevesinde 17-18 Mart tarihlerinde Cenevre’de Kıbrıs meselesine ilişkin genişletilmiş formatta bir gayriresmi toplantı gerçekleşti. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) lideri Nikos Hristodulidis’e sunduğu Kıbrıs İşbirliği Konseyi (KİK) önerisi, toplantının en dikkati çekici diplomatik girişimlerinden biriydi. Tatar'ın KİK önerisi, dönemin BM Genel Sekreteri Butros Ghali’nin 1994 yılında sunduğu Güven Artırıcı Önlemler paketini önemli ölçüde aşan bir nitelik taşıyor. Bu bağlamda öneri, adadaki iki toplum arasında güvenin tesis edilmesini, yanlış anlaşılmaların önlenmesini ve olası çatışmaların azaltılmasını hedeflemenin ötesinde, birçok alanda işbirliğini teşvik eden ve uzun vadeli bir çözüm için gerekli güven ortamını oluşturarak müzakere süreçlerini destekleyen kapsamlı bir girişim olarak öne çıkıyor.

Rum tarafının statükoyu koruma ısrarı

Bilindiği üzere, Kıbrıs’ta iki toplumlu federal bir cumhuriyetin kurulmasına ilişkin temel ilkeler, 12 Şubat 1977'de gerçekleştirilen, KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş ve dönemin Rum lideri Başpiskopos Makarios'un görüşmesi sonucunda imzalanan Zirve Anlaşması ile kabul edilmiştir. Bu çerçevede, 27 yıllık diplomatik sürecin ardından 24 Nisan 2004'te adada adil, kapsamlı ve kalıcı bir çözüme ulaşılması amacıyla Annan Planı referandumu düzenlenmiş ve çözüm süreci önemli bir aşamaya taşınmıştır. Ancak GKRY'nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğinin garanti altına alınması, Rum tarafının plana yönelik tutumunu belirleyen en kritik faktörlerden biri olmuş ve neticede GKRY halkı, yüzde 75 gibi yüksek bir oranla Annan Planı’nı reddetmiştir. Bu durum, Kıbrıs’ta ortak yönetim modeline ve dolayısıyla iki toplumlu federal bir cumhuriyetin kurulmasına yönelik açık bir karşı duruş olarak değerlendirilmiştir.

AB, GKRY’nin üyeliği sonrasında Kıbrıs Türk halkının izolasyonunu sona erdirme taahhütlerini yerine getirmediği gibi adadaki statükoyu daha da pekiştirerek Kıbrıs Türklerini Rum tarafının insafına terk etti. Bu tutum, AB’nin Kıbrıs meselesine hukuk ve demokrasi temelinde değil, jeopolitik çıkarlar ve enerji güvenliği ekseninde yaklaştığını açıkça gösteriyordu. Buna rağmen Türk tarafı, federasyon temelli müzakerelere katılımını sürdürmüş ve Temmuz 2017’de İsviçre’nin Crans Montana kentinde yürütülen görüşmelerde çözüm iradesini bir kez daha ortaya koymuştur. Ancak Rum tarafı, AB üyeliği ve uluslararası toplumdan gördüğü desteğin sağladığı avantajlara dayanarak, statükoyu koruma yönündeki tutumunu sürdürmüştür. Rum yönetimi, Kıbrıs Türk halkını siyasi eşitliğe sahip bir ortak olarak kabul etmek yerine, ada üzerindeki tek meşru otorite olduğu anlayışıyla hareket etmiş ve Kıbrıs Türklerini karar alma mekanizmalarının dışında tutmaya yönelik bir yaklaşım benimsemiştir. Bu anlayış bir taraftan müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlanmasına neden olurken diğer taraftan da Rum tarafının çözüm yerine mevcut dengeleri koruma hedefini önceliklendirdiğini bir kez daha ortaya koymuştur.

Yapıcı diplomasi ve işbirliği vizyonu

Rum tarafının 1977’den itibaren sergilediği uzlaşmaz tutumunun, 2004 Annan Planı referandumu ve 2017 Crans-Montana görüşmelerinde bir kez daha teyit edilmesi, Türk tarafının federasyon beklentisini sonlandırmasına ve 2020 yılından itibaren egemen eşitliğe dayalı iki devletli çözüm modelini savunmaya yönelmesine neden olmuştur. Ancak bu politika değişikliği, müzakere sürecini sona erdiren veya uzlaşmaz bir tutumdan ziyade, 1977’den bu yana tıkanan müzakerelere yeni bir perspektif kazandırmayı ve çözüm arayışlarına farklı bir yaklaşım sunmayı hedefliyordu. Nitekim, Tatar’ın Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik izlediği aktif dış politikada bu yaklaşımın somut yansımalarını görmek mümkündür. Bu çerçevede, Tatar tarafından hazırlanan ve iki tarafın egemen eşitliği temelinde işbirliğini öngören öneriler, 1 Temmuz ve 8 Temmuz 2022 tarihli mektuplarla BM aracılığıyla Rum tarafına iletilmiştir. Söz konusu mektuplarda, hidrokarbon kaynakları, elektrik hatlarının entegrasyonu, yenilenebilir enerji, su yönetimi, düzensiz göç ve kara mayınlarının temizlenmesi gibi alanlarda iki toplumun işbirliği yapmasına yönelik öneriler sunulmuştur.

Bu öneriler, Kıbrıs’ta karşılıklı güvenin artırılması ve sürdürülebilir işbirliği zemininin güçlendirilmesi açısından önemli bir adım olarak değerlendirilmelidir. Ancak Kıbrıs Türk tarafının yapıcı ve işbirliğine açık yaklaşımına rağmen, Rum tarafının bu önerilere olumlu yanıt vermemesi ve uluslararası toplumun da bu girişimlere yeterli desteği göstermemesi, adada kalıcı bir çözümün önündeki en büyük engellerden biri olmaya devam etmektedir. Bu durum, taraflar arasında diyalog ve güven inşasını teşvik etme sorumluluğunu taşıyan aktörlerin daha dengeli ve adil bir tutum benimsemesi gerekliliğini bir kez daha ortaya koymaktadır.

Tatar, Kıbrıs’ta sürdürülebilir ve yapıcı bir işbirliği ortamı oluşturma konusundaki kararlılığını Cenevre’de sunduğu Kıbrıs İşbirliği Konseyi önerisiyle bir kez daha ortaya koymuştur. Ancak GKRY, Kıbrıs Türk tarafının bu geniş kapsamlı ve somut işbirliği teklifine, KKTC’nin uluslararası alanda görünürlüğünü artıracağı ve meşruiyetini pekiştireceği endişesiyle karşı çıkmıştır. Rum tarafının bu tutumu, çözüm ve işbirliği fırsatlarını göz ardı ettiğini, diyalog yerine statükoyu korumayı tercih ettiğini bir kez daha gözler önüne sermektedir.

Şurası çok açıktır ki GKRY, Türk tarafının uluslararası alandaki konumunu güçlendirebilecek her türlü girişime titizlikle karşı çıkmaya devam etmektedir. Rum tarafının bu tutumuna ve ısrarına rağmen Tatar, ortak sorunlara çözüm bulma yönündeki kararlı duruşunu koruyarak toplumlararası güveni artırmaya yönelik işbirliği çağrılarını sürdürmektedir. Tatar’ın diyalog ve diplomasiye dayalı çözüm anlayışı, sadece Kıbrıs Türk halkının haklarını savunmakla kalmayıp, aynı zamanda adada sürdürülebilir bir uzlaşı zemini oluşturmayı hedefleyen yapıcı bir yaklaşımı temsil etmektedir. Bu çerçevede, KKTC liderliği, çözüm odaklı diplomasiyle uluslararası topluma Kıbrıs meselesinde sorunun değil, çözümün parçası olduğunu göstermeye devam etmektedir. Nitekim, Türk heyetinin Cenevre’de yeni geçiş kapılarının açılması, gençlik işbirliği teknik komitesinin kurulması, mayın temizliği ve mezarlıkların karşılıklı onarımı, BM Genel Sekreteri’nin yeniden bir kişisel temsilci ataması ve liderlerin temmuz ayında yeniden bir araya gelmesi gibi güven artırıcı önlemlerle toplumlararası işbirliğini zorlaması, bu yapıcı tutumun somut bir göstergesidir.

Ancak uluslararası toplumun da Türk tarafının sergilediği bu iyi niyetli ve yapıcı yaklaşımı görerek sürece daha etkin bir şekilde katkı sağlaması gerekmektedir. Adadaki çözümsüzlüğün aşılabilmesi için Rum tarafına yönelik koşulsuz desteğin yerine, taraflar arasında denge ve hakkaniyeti gözeten bir tutum benimsenmesi büyük önem taşımaktadır. Bu noktada, Rum tarafının esas tepkisinin, Türk tarafının federasyon tezinden uzaklaşmasına veya iki devletli çözüm önerisini getirmesine değil, Kıbrıs Türk halkının siyasi eşitliğe dayalı bir çözümde ortak olarak kabul edilmesine yönelik olduğu da artık açıkça görülmelidir.

[Prof. Dr. İsmail Şahin Uluslararası Kriz Araştırmaları Merkezi (USKAM) Başkanı ve Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesidir.]

* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın