Dolar
32.37
Euro
34.97
Altın
2,233.04
ETH/USDT
3,557.30
BTC/USDT
70,714.00
BIST 100
9,079.97
Analiz

Suriye iç savaşının Türkmenler üzerindeki etkileri

Türkmenlerin toplumsal yapısını etkileyen gelişmeler, iç ve dış göç, savaşta doğrudan hedef alınmanın yarattığı toplumsal hassasiyetler, ekonomik sorunların yansıması ve göç edilen yerlerdeki toplumsal yaşama uyum güçlükleri şeklinde sıralanabilir.

Doç. Dr. Serhat Erkmen  | 09.12.2016 - Güncelleme : 09.12.2016
Suriye iç savaşının Türkmenler üzerindeki etkileri

İstanbul

İSTANBUL -  Doç. Dr. SERHAT ERKMEN

Suriye'deki iç savaş beşinci yılını çoktan doldurdu. Son günlerde başta Halep olmak üzere, ülkeden çatışma haberleri gelmeye devam ediyor. Geçen süre zarfında, Suriye'nin sadece alt yapısı değil, aynı zamanda Suriye toplumunun farklı kesimleri de zarar gördü.

Aslında Suriye'de yaşayan halklar arasında, iç savaştan olumsuz etkilenmeyen hiçbir grup yok. Suriye'de yaşayan Türkmenler de bu halklardan biri. Yaşadıkları bölgeler, nüfus içindeki oranları ve toplumsal yapıları hakkında çeşitli raporlar ve çalışmalar bulunduğundan, bu yazıda bu veriler tartışılmayacak. Ancak şurası bir gerçek ki Türkmenlerin savaştan nasıl etkilendiği konusunda stratejik, siyasal ve toplumsal kapsamlı değerlendirmelere ihtiyaç var. Bu yazı da böylesi bir değerlendirmeye giriş niyetiyle kaleme alındı.

Suriye'deki iç savaşın Türkmenler üzerindeki etkilerini temelde üç kategoride incelemek mümkündür: Toplumsal, siyasal ve stratejik.

Toplumsal etkiler

Suriye'deki tüm halklar gibi Türkmenler de iç savaştan toplumsal ilişkiler bağlamında son derece sert bir biçimde etkilendi. Son 5 yıl içinde, Türkmenlerin toplumsal yapısını etkileyen gelişmeler, iç ve dış göç, savaşta doğrudan hedef alınmanın yarattığı toplumsal hassasiyetler, ekonomik sorunların toplumsal alana yansıması ve göç edilen yerlerdeki toplumsal yaşama uyum güçlükleri şeklinde sıralanabilir.

Suriye'nin neredeyse tamamında yoğun bir göç hareketine tanık olunuyor. Mart 2011'den bu yana, Suriye'de evlerini terk etmek zorunda kalanların sayısı 11 milyonu aştı. BM'nin ilgili kurumlarının çalışmalarına göre, bu insanlardan 4.8 milyonu, başta Türkiye, Lübnan, Ürdün ve Irak olmak üzere bölge ülkelerine göç ederken 6.6 milyon kişi de ülke içinde yer değiştirmek zorunda kaldı. Sayısı tam olarak bilinememekle birlikte, Türkmenlerin durumu da çok farklı değil. Halep, Hama, Humus, Şam ve Golan'dan binlerce Türkmen, Suriye içinde güvenli bölgelere gitmek zorunda kaldı.

Lazkiye'nin kuzeyinde Bucak olarak tabir edilen bölgedeki Türkmenler de hâlâ rejimin kontrolünde yaşıyor. Buna karşılık, Lazkiye'nin kuzeyindeki Bayır bölgesi neredeyse tamamen boşaldı. Halep, Hama, Humus, Şam ve Rakka'dan (Halep'in kuzey ve kuzeydoğusundaki bazı kırsal yerleşim birimleri bu hareketliliğe sahne olmadı) on binlerce Türkmen Türkiye'ye sığındı. Bu nedenle, Türkmenlerin yüzlerce yıldır Suriye'de yaşadığı bölgelerdeki demografik yapı ciddi bir biçimde değişti. Bu göç ve demografik değişim, zaman zaman silahlı grupların Türkmenlere yönelik sistematik baskıcı uygulamalarının sonucunda, zaman zaman ise çatışma bölgelerindeki kötü yaşam koşulları, can güvenliği ve genel emniyetin yokluğu, ekonomik zorluklar gibi nedenlerle meydana geldi. Ancak nedeni ne olursa olsun, büyük bir çoğunluğu Türkiye'ye gelen Türkmenlerin Suriye'deki dağılımı ve demografik yapısı değişti.

Türkmenlerin yaşadıkları bölgelerin büyük bir kısmı hâlâ savaş sahası olmaya devam ediyor. Geçen haftalarda Suriye Ordusu'nun Halep'te ele geçirdiği Bostanpaşa ve Höllük, Humus'taki Rastan, Lazkiye'de Türkmendağı civarı, Halep'in kuzeyinde YPG-IŞİD-ÖSO arasındaki çatışmaların yaşandığı bölgeler, bunun en önemli örnekleri olarak sayılabilir. Özetle, göç Türkmenleri kısa süreliğine etkileyen ve geri dönüşü göreli hızlı bir süreç yaratmaktan ziyade, hâlâ etkilerini devam ettiren bir olgu olarak görülmeli.

Suriyeli Türkmenlerin göç ettiği yerler arasında en önemlisi hiç kuşkusuz Türkiye. Türkmenler Osmaniye, Malatya, Islahiye, Kahramanmaraş, Yayladağ başta olmak üzere, birçok kampta yaşamlarını devam ettirmeye çalışıyorlar. Bunun yanı sıra, Türkmenlerin önemli bir kısmı kendi imkanlarıyla kamp dışında yaşamlarını sürdürüyor. Bunların küçük bir kısmı yardımlarla, daha büyük bir kısmı ise kendi imkanlarıyla geçiniyor. Bu süre zarfında akrabalık ilişkileri, anadilin Türkçe olması ve Türkiye'de Türkmenlere duyulan sempati ve yakınlık nedeniyle topluma ve çevreye diğer gruplara göre daha kolay uyum sağladılar. Ancak süre uzadıkça, bu uyum yerini entegrasyona bırakıyor. Özellikle Türkiye'ye sığınan Suriye vatandaşlarına Türk vatandaşlığı verileceği söylemi, Türkmenler arasında güçlü bir vatandaşlık beklentisi yarattı ki bu da onların Suriye'ye dönme isteğini bir ölçüde azaltan bir olgu.

Ayrıca karşılaştıkları ekonomik sorunları aşabilmek ve piyasaya entegre olmak için yaptıkları girişimler, Türkmenleri Türkiye'deki ekonomik yaşamın bir parçası haline getiriyor. Üstelik genç neslin Türkiye'deki eğitim sürecine uyum sağlamaya başlamasıyla birlikte, gençlerin çoğu için Türkiye ve hatta Batı ülkeleri umut haline geliyor. Savaşın ne zaman biteceğinin bilinmemesi ve süre uzadıkça hayal kırıklıklarının artması, Türkmenlerin gelecek projeksiyonunda, Türkiye'de kalma isteğinin artmasına neden oluyor.

Siyasal etkiler

Suriye'deki iç savaşın Türkmenler üzerindeki en önemli siyasi etkisi, Türkmen siyasi bilincinin ortaya çıkması oldu. Suriye tarihinde bazı Türkmenler siyasal ve askeri alanda ön plana çıksalar da, bu süreç onların Baas ya da bürokrasi içindeki yerleriyle doğrudan ilintiliydi. Türkmen ulusal bilincinin ortaya çıkması, Suriye'deki rejimler tarafından tehdit olarak algılandığından, özellikle baskı altında tutuluyordu. Devletin bu baskı politikasını sadece Türkmenler değil, rejimin hakim siyasi kimliğinin dışında kalan herkes hissediyordu. Ancak Hatay meselesi ve 1921 Ankara Anlaşması sonrası, Suriye'nin kuzeyindeki demografik yapı, Türkmenlerdeki olası bir ulusal bilinç uyanışının Suriye'deki rejim tarafından özellikle baskı altında tutulmasına neden oluyordu. Bu nedenle, iç savaşın Suriye Türkmenleri üzerindeki en önemli etkisi, ulusal bilincin uyanması bağlamında yaşandı. Türkmenler, rejime karşı verilen mücadeleye ilk katılanlar arasında yer aldılar. Ancak ülkenin farklı bölgelerinde rejime karşı ortaya çıkan gösterilerin ve sonrasında başlayan silahlı hareketlerin yanında yer alan Türkmenlerin aralarında bir ideolojik bağ ya da siyasal ülkü ortaklığı yoktu.

Aslında bu çatışmanın ilk evrelerinde, birbirinden askeri ve siyasi anlamda kopuk yerel örgütlenmeler, içlerinde Türkmenlerin yer almasını kolaylaştırdı. Ancak süreç ilerledikçe, Türkmenler arasında ulusal bilincin yayılmaya başladığı görüldü. Her ne kadar siyasi tecrübe eksikliği, güçlü bir liderin yokluğu, örgütlenmede yaşanan sorunlar gibi faktörler Türkmenleri olumsuz etkilemiş olsa da, farklı siyasi vizyonlara sahip siyasi partilerin ve teşkilatların ortaya çıktığı görüldü. Bu farklılık bir ölçüde sağlıklı bir siyasal gelişimin işareti olarak kabul edilebilir. Her biri tamamen ulusal kurtuluş ideolojisinin peşinden gidiyor olmasa da, Türkmenlik bilincinin yaygınlaşması ve kök salması açısından son 5 yıl Suriye Türkmenleri arasında önemli bir tecrübe yarattı.

Üstelik yerel olarak başlayan, fakat daha sonra kendi içinde daha geniş ve karmaşık örgütlenmelere dönüşen askeri oluşumlar sayesinde, Türkmenler arasında ulusal bilinç biraz daha arttı. Yaşadığı toprakların ellerinden alınmasına karşı yürütülen mücadele çerçevesinde Türkmenler, toprak ve ekmek kavgasını aşan bir siyasi bilinçle şekillenen, kimlik bazlı taleplerle ortaya çıkmaya başladılar. Elbette bu sürecin henüz başında olmalarına ve çeşitli Türkmen siyasi teşkilatlanmalarında birçok eksiklik bulunmasına rağmen, önceki on yıllarla karşılaştırıldığında, Türkmen siyasi bilincinin ortaya çıkması açısından önemli bir etkisi olduğu reddedilemez bir gerçek.

Stratejik etkiler

Savaşın Türkmenler üzerindeki stratejik etkileri, ilk iki başlıktan biraz daha farklı olarak, değişken özellikler göstermektedir. Öncelikle, Suriye'deki çatışmaların son 1 yıl içinde yoğunlaştığı bölgelerin önemli bir kısmı, yakın geçmişe kadar Türkmenlerin de yoğunluklu bir biçimde yaşadığı bölgelerdir. Rejimin yaşamasını stratejik olarak etkileyen Lazkiye'nin kuzeyi, iç savaşın herhangi bir taraf açısından kazanılmasında askeri, politik ve psikolojik üstünlük sağlayacak anahtar olan Halep, ülkenin kuzeyinde kurulabilecek bir Kürt devletinin coğrafi olarak birleşmesi için kritik durumda bulunan Azaz-Cerablus hattı, son bir yılda Suriye'deki savaşın en yoğunlaştığı bölgeler olmuştur. Bu bölgelerin tamamı, Türkmenlerin ya çoğunlukta olduğu ya da Türkmen varlığının görmezden gelinemeyecek kadar önemli olduğu yerlerdir. Bu çerçeveden bakıldığında, Suriye'deki Türkmen coğrafyasının, savaşın tüm tarafları açısından stratejik önem taşıdığı görülebilir.

Bu durum, Türkmenleri Türkiye'nin gözünde daha da önemli kılmıştır. Elbette Türkiye ile Türkmenler arasında inkar edilemeyecek bir akrabalık bağı ve tarihsel birlik vardır. Ancak Türkmenlerin stratejik öneminin daha net anlaşılması, Türkiye'nin de Türkmen meselesine daha ciddi bir biçimde eğilmesine neden olmuştur. Nitekim Kasım 2015'ten bu yana, Türkiye'de Suriyeli Türkmenlerin yaşadıkları sorunlar, hiç olmadığı kadar basının ve kamuoyu gündeminin bir parçası haline gelmiştir.

Henüz sonuçları tam olarak belirginleşmiş olmasa da, Fırat Kalkanı Operasyonu çerçevesinde DEAŞ’tan kurtarılan bölgelerde Türkmenlerin asli sorumluluğu üstleneceği bir yapı oluşması fikri, zaman zaman gündeme gelmektedir. Bu bağlamda, demografik ve idari olarak yeniden yapılanabilecek bu bölgenin, Suriye'nin geleceğinde çok tartışılan alanlardan birisi olması ihtimali güçlüdür.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın