
İZMİR
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 5. İzmir İktisat Kongresi'nde bir konuşma yaptı.
Başbakan Erdoğan, Cumhuriyet'in kuruluş aşamasındaki atmosfere dikkati çekerek, "Siyasi anlamda ilk Meclis ve Cumhuriyet sınırlarımız içinde yaşayan tüm unsurları, tüm etnik kökenleri, tüm farklılıkları eşit derecede kucaklamış, hem Kurtuluş Savaşı sürecine hem de kuruluş sürecine onları da dahil etmiştir" dedi.
Başbakan Erdoğan, Cumhuriyet'in siyaset ve diplomasinin yanında iktisatta da kucaklayıcı bir anlayışın üzerine bina edildiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Cumhuriyet, sermayeyi renklere ayıran, sermayeyi tasnif ve tefrik eden değil ekonominin tüm taraflarını bir ve beraber gören bir anlayışı egemen kılmıştı. Sanılanın tam aksine Cumhuriyetimizin ilk yıllarında uluslararası sermayeye kapı aralandığını, yabancıların mülk edinmesinin, bunun altını özellikle çiziyorum, mülk edinmesinin önünün Cumhuriyetimizin ilk yıllarında açıldığını bizzat Gazi Mustafa Kemal döneminde yabancılara toprak satıldığını özellikle vurgulamak isterim.
Cumhuriyet tarihimizle ilgili olarak iktisatta, dış politikada, siyasi hayatta ve demokraside kuruluş dönemi ve sonrasının, özellikle 1940'lı yıllar ve müdahale dönemlerinin birbirinden çok çok farklı olmasını herkesin bilmesi gerekir. Maalesef, özellikle 1940'lı yıllar ve müdahale dönemi Cumhuriyetimiz kuruluş felsefesinden, özünden, birleştirici ruhundan uzaklaşma dönemleri olmuştur. Böyle dönemlerde toplumun farklı kesimleri arasında uçurumlar büyütülmüş, Türkiye içine kapatılmış, topluma dayatmalar yapılmış, sosyal hayatta olduğu kadar iktisatta da ilk istikametten sapılmıştır."
Horlamak, itip, kakmak Cumhuriyet'in iktisat politikası değil
Başbakan Erdoğan, bugün Cumhuriyet'in temel dinamiği, temel felsefesi gibi lanse edilen birçok görüş ve uygulamanın Cumhuriyet'in kuruluş dönemine değil sonraki dönemlere ait olduğunu vurgulayarak, "Sermayeyi renklere ayırmak, tasnif etmek, makbul ve makbul olmayan iş adamları ayrımı yapmak kesinlikle bir Cumhuriyet anlayışı değildir. Başta İstanbul olmak üzere büyükşehirlerin büyük sermayedarlarına öz evlat muamelesi yapıp, Anadolu sermayesini horlamak, itip, kakmak asla ve asla Cumhuriyet'in iktisat politikası değildir" değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, "Cumhuriyet, nasil ki sadece seçkinlerin Cumhuriyeti değilse seçkin sermaye çevrelerinin de Cumhuriyeti değildir. Bu Cumhuriyet İstanbul sermayesinin olduğu kadar, Gaziantep, Kayseri, Uşak, Manisa, Denizli, 81 vilayetteki her bir iş adamının, esnafın, çiftçinin de Cumhuriyetidir. Cumhuriyet zenginin olduğu kadar fakirin, sermayenin olduğu kadar emeğin, işverenin de olduğu kadar işçinin de Cumhuriyetidir" dedi.
Erdoğan, Cumhuriyetin kuruluş atmosferinde olduğu gibi son 11 yılda da Türkiye'nin birlik, kardeşlik ve dayanışma içinde birbirine kenetlendiğini, bu sayede Cumhuriyetin kazanımlarına yeni kazanımlar eklendiğini, 79 yılda yapılanlara kat kat fazlasını ilave etme fırsatını bulunduğunu dile getirdi.
Erdoğan, Merkez Bankası rezervlerinin 11 yıl önce 27,5 milyar dolar olduğunu anımsatarak, bugün itibarıyla 132,7 milyar dolara, Cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyelerinden birine ulaştığına dikkati çekti.
Güçlü ekonomi için ileri standartlarda demokrasi
Güçlü bir ekonomi için ileri standartlarda demokrasiyi gerekli gördüklerine işaret eden Erdoğan, "Güçlü bir ekonomi için soframızdaki ekmeğin daha da büyümesi için 76 milyonun bir ve bareber olmasını, birlikte geleceğe yürümesini şart olarak görüyoruz. Ekonomik reformlarımızı yaparken demokratik reformları ihmal etmiyor, demokrasiyi güçlendirerek, ekonomiyi büyütüyoruz" şeklinde konuştu.
"Cumhuriyet nasıl ki 76 milyonun Cumhuriyetiyse Cumhuriyetin kazanımları da hiç kuşkusuz eşit derecede 76 milyonun kazanımlarıdır" diyen Erdoğan, Cumhuriyete yapılmış her hizmet, ortaya konulan her eserin, belli bir zümrenin değil, topyekun milletçe herkesin gurur duyacağı eserler olduğunu ifade etti.
İstanbul etabı müjdesi
Erdoğan, devletin borçlanma faizinin yüzde 63'te olduğu bir dönemi devraldıklarına işaret ederek, bunun şu anda yüzde 6 civarlarında dolaştığını belirtti.
Milletin cebinden çıkan bu farkların artık milletin cebinde kaldığını dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:
"79 senelik Cumhuriyet döneminde 6 bin 100 kilometre bölünmüş bir yolun yapıldığı bir dönemden şu 11 sene içerisinde 17 bin kilometre bölünmüş yol yapan bir dönemdeyiz. Bütün bunlar işte o yatırım, ülkemizdeki istihdamı da teşvik eden bir süreç olmuştur. Hızlı trene girdik. Bizim raylı sistemlerimiz tarihten kalma, maalesef kağnı sistemi gibiydi. Onlar rehabilite edildi. Süratle hızlı tren sürecine geçtik. Ankara-Eskişehir arasını bitirdik. İnşallah yılbaşına kadar İstanbul etabını bitireceğiz, bu arada Ankara-Konya etabı bitti. Şimdi Sivas'ı çalışıyoruz. Bunlar bitecek, daha birçok yerlerin bağlantısı var. Şehirlerimizin içerisindeki raylı sistem bağlantıları devam ediyor. Bütün bunlarla beraber artık modern, gelişmiş ülkelerin yakaladığı bütün bu huzur ortamını artık Türkiye yakaladı, yakalıyor. İşte şimdi Marmaray'dan 99 yeni üniversiteye, şehir hastaneleriyle modern bir Türkiye'ye, insanın sağlığını öne çıkaran, 'önce insan' diyen bir anlayışı hedefleyen yaklaşımla Türkiye geleceğe yürüyor."
Özelleştirmede rekortmen Türkiye
Türkiye'nin kaynak çeşitlendirmesinde başarılı olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Devletçi anlayışı bu noktada bir kenara itmiş bir anlayışız. Bunun yanında tabii bir şeyi bu noktada egemen kıldık. Her ne kadar Avrupa Birliği özelleştirmede bizim ağır hareket ettiğimizi söylüyorsa da bu vesileyle bu toplantıdan tabii ben Avrupa Birliğine de bir yollama yapmak isterim, bir defa Avrupa Birliği önce kendi üyelerine bir bakması lazım. Özelleştirmede rekortmen Türkiye'dir. Kendi üyelerini iyi incelemiyor. Özelleştirmeyi en başarılı şekilde yürüten ülke şu anda Türkiye'dir ve bizim iktidarımızdır."
İlk Meclise bakmalılar
İlk Meclis ve Cumhuriyetin kuruluş aşamasındaki birliği ve kardeşliği yeniden tesis etmek, daha da pekiştirmek, bu sayede 100. yılda ilk günün heyecan ile coşkusunu yaşamak ve yaşatmak istediklerini vurgulayan Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tabii terör sorunu başta olmak üzere toplum kesimleri arasına nifak sokmaya yönelik girişimleri bertaraf ederek, Cumhuriyeti zayıflatmaya yönelik kışkırtmalara göğüs gererek inşallah 76 milyon birlikte 2023 hedeflerine ulaşacağız.
Ben buradan ülkeme sesleniyorum ve dünyaya sesleniyorum, bizim ilk Meclisimiz çok anlamlı bir Meclistir, çok farklı bir Meclistir. Tablo görmek isteyenler her yönüyle ilk Meclise bakmalıdırlar. Gazi Mustafa Kemal'in sağında, solunda, yanında, bütün arkasındakilere bakmalıdırlar. O nasıl bir Meclisti, bunu görmeliler. Eğer onu görürlerse, 'Oradan bir şeyler kazanalım' diyorlarsa o zaman bugün çok daha rahat karar vereceklerdir, çok daha rahat hareket edeceklerdir. 2023'te dünyanın en büyük 10 ülkesinden biri konumuna yükseldiğimizde 2 trilyon dolar milli gelire, 500 milyar dolar ihracat rakamına ulaştığımızda hiç kuşkunuz olmasın ki bu milletimizin tamamının eseri, tamamının gururu olacaktır."
"Küresel adaleti tahrip ediyor"
İster ulusal ister küresel düzeyde olsun ekonominin büyümesi ve refahın eşit şekilde paylaşılmasının küresel barış, küresel adalet, özellikle de küresel vicdanla doğrudan bağlantılı olduğuna işaret eden Erdoğan, dünya ekonomilerinin ağır bir krizden geçtiği şu dönemde küresel barışı tehdit eden sorunların tekrar ele alınması, sınırsızca tüketme, harcama alışkanlıklarının gözden geçirilmesinin kaçınılmaz hal aldığını bildirdi.
Tüketim, israf ekonomisinden verim ekonomisine geçişi özellikle dünyada devreye sokmanın şart olduğunu belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
"Somali ve Myanmar gibi yerlerde bir avuç pirince muhtaç insanlar varken, başka ülkelerdeki israf derecesine varan tüketim tutkusu bizim içimizi acıtıyor. Mısır halkı demokrasiyi korumak için canını ortaya koyarak darbecilere karşı onur mücadelesi verirken, devletlerin çoğunun bu mücadeleye sırtlarını dönmeleri küresel adaleti tahrip ediyor. Sermayenin küreselleştiği bir ortamda refah, adalet, vicdan kürüselleşmiyorsa dünyanın geleceğinin bugünden iyi olacağını söylemek mümkün değildir. Farklı bir ekonomik modele, geleceğe ilişkin olarak farklı ve insani kalkınma modellerine ihtiyaç duyduğumuz aşikardır."
"Dünya buna karşı duyarlılığını ortaya koysun"
Şu anda Suriye'den göç eden 600 bin insana hizmet verdiklerini anlatan Erdoğan, şunları belirtti:
"Ama bakın dünya burada bize en ufak destek vermiyor. Bize gelen destek şu ana kadar 135 milyon dolar. Yaptığımız harcama 2 milyar doları aşmış vaziyette. Bunun tabii sosyolojik, psikolojik bizdeki tahribatları ayrı. Biz bunların hepsine katlanıyoruz ve katlanacağız. Niçin? Bunlar bizim komşumuz, kardeşlerimiz, ortak tarihi paylaşıyoruz, ortak değerlerimiz var. Ama istiyoruz ki dünya buna karşı duyarlılığını ortaya koysun. Dünya Bankasına da burada çok önemli görevler düştüğüne inanıyorum. 5. İzmir İktisat Kongresi'nin Türkiye ekonomisi kadar küresel ekonomiyi de ele alacak olmasını bu açıdan önemsediğimizi özellikle belirtemek istiyorum."
Başbakan Erdoğan, "Dolaştığımız tüm ülkelerde başta Cumhurbaşkanım olmak üzere şahsım, tüm bakan arkadaşlarım EXPO 2020 ile alakalı olarak çok ciddi bir mücadeleyi verdiğimizi ifade etmek istiyorum. İnanıyorum ki EXPO 2020 İzmir'e yakışacaktır ve inanıyorum ki tüm dünya EXPO 2020'de adeta kendini bulacaktır. Bu bakımdan burası bir barışın da timsali olarak, simgesi olarak EXPO 2020 ile hele hele tanısı da sağlık olan böyle bir çalışmada sağlıkta da büyük yatırımlar yapan Türkiye ile bu adeta taçlanacaktır" diye konuştu.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.