Dolar
32.95
Euro
35.80
Altın
2,387.18
ETH/USDT
3,304.50
BTC/USDT
68,747.00
BIST 100
10,891.42
Politika, arşiv

Yargıyı yargı yapacak sizlersiniz

CHP lideri Kılıçdaroğlu, "Yeni seçilen HSYK üyelerine seslenmek isterim; yargıyı yargı yapacak sizlersiniz, yargıyı saygın kılacak olan sizlersiniz, adalete güven duyulması sağlayacak sizlersiniz" dedi.

14.10.2014 - Güncelleme : 14.10.2014
Yargıyı yargı yapacak sizlersiniz

TBMM

 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısındaki konuşmasında, bugün TBMM'nin 24. Dönem son yasama yılını başlattığını anımsattı. 

TBMM'nin Ulusal Kurtuluş Savaşı ile vücut bulmuş, "Gazi Meclis" olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, "Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı Gazi Meclis yönetmiştir, dolayısıyla parlamentonun işlevi, gücü her zaman beklediğimizden daha iyi bir çıtayı yakalamak zorundadır" diye konuştu. 

Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Parlamentonun, özellikle yürütme organının yan unsuru haline gelmesi, yürütme organının arka bahçesi haline gelmesi bizim kabul edeceğimiz bir uygulama değildir. Parlamento denetim yetkisini de kullanmalıdır. 1920'de TBMM açıldı, 20 Ocak 1921'de ilk anayasa, Teşkilatı Esasi'ye kabul etti, o yasada öngörülen temel maddelerden birisi 'Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir' olduğu vurgusudur. Daha sonra 1924 Anayasası'nda yine egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu belirtilmiştir. 24 Anayasası'nda 8. maddede önemli bir düzenleme daha vardır. 'Millet adına yargı yetkisini bağımsız mahkemeler kullanır' diyor. Demek ki bizim tarihimizde, bizim kuruluşumuzda iki temel öge vardır. Bir; parlamenter sistem. İki; bağımsız yargı. Bugün geldiğimiz noktada parlamenter sistemle sorunu olan bir siyasal iktidar var. 'Parlamenter sistemi kaldıracağım' diyor. Bunun arayışı içinde. Parlamenter sistemin eksiği olabilir, oturur telafi ederiz. Ağır olabilir, hızlandırırız. Ama 'toptan kaldıracağım, kendim için başka bir sistem getireceğim.' Böyle bir arayışa, CHP olarak asla ve asla izin vermeyeceğiz."

 

HSYK seçimleri

Yargının bağımsızlığının önemine değinen Kılıçdaroğlu, "Eğer yargı bir ülkede bağımsızsa ve tarafsızsa, orada demokrasi var demektir" ifadesini kullandı. 

Mevkisi, makamı ne olursa olsun herkesin başvuracağı yerin bağımsız yargı olduğuna dikkati çeken Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

 "Yargının siyasi otoritenin arka bahçesi haline dönüştürülmesi en büyük darbeyi demokrasiye vurur. Bunun da kabul edilebilecek tarafı yoktur. Bu vesileyle, yeni seçilen HSYK üyelerine seslenmek isterim; yargıyı yargı yapacak olan sizlersiniz. Yargıyı saygın kılacak olan sizlersiniz. Adalede güven duyulmasını sağlayacak olanlar sizlersiniz. Kendinizi siyasi otoritenin arka bahçesi haline getirirseniz, halkla yargı arasında ciddi bir güvensizlik doğar. Bu güvensizliği yaratan biz değiliz. Bu güvensizliği geçmişte yaratan, sizin arkadaşlarınızdı. Ben Ergenekon Davası yargıçlarına şunu söylemiştim, bu kürsüden; 'çocuklarınıza ilerde dönüp benim babam yargıçtı' diyebilecek bir mirası bile bırakmadınız. Çünkü onlar utanacaklar, 'babam Ergenekon'da hakimdi' diyemeyecekler. Parlamenter sisteme sahip çıkmak, milli egemenliğe sahip çıkmaktır, 'egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' söylemine sahip çıkmaktır."

Milletvekillerinin, sadece milletin vekili olduklarını vurgulayan Kılıçdaroğlu, parlamenter sistemin her ortama savunulması gerektiği görüşünü yineledi. 

Bir ülkenin yönetim tarzını, o ülkenin tarihi birikiminin belirleyeceğini de dile getiren Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin 200 yıllık parlamenter deneyimi olduğunu anlattı. 

Kılıçdaroğlu, "200 yılı bir çırpıda silip atacağız, yerine beyefendinin istediği yeni bir yönetimi getireceğiz. Bu doğru değil. Herkesin yeniden düşünmesi lazım. Özellikle aydınlarına büyük görev düşüyor. Havuz medyasına seslenmiyorum, onlar zaten havuzda kendi alemlerini yaşıyorlar. Bankadan paralar geliyor, evler, apartmanlar, yalılar, katlar..." diye konuştu. 

 

"Parlamentonun bir görevi de denetleme..."-

 

Parlamentonun denetleme görevi olduğunu da anımsatan Kılıçdaroğlu, bu yetkinin de mutlaka kullanılması gerektiğini söyledi. 

"Şu anda gördüğümüz tablo şu; TBMM'de denetim yetkisini kullanan, hukukun üstünlüğünü  savunan tek bir parti var. O da CHP'dir" diyen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Neden sadece CHP bunu yapıyor. Hukuka, demokrasiye sahip çıkıyor. Bakın iktidarın ezici bir gücü var. CHP'nin muhalefeti karşısında arada bir kaba güç gösterisi yapmak zorunda kalıyor. Bu bizim muhalefetimizin gücünü gösterir. Biz kaba güce de direndik. Parlamento kapanmadan önce bir torba yasa geçirdi. Hani şu Soma'da 301 maden şehidimiz vardı. Onların sorunlarına sözde çözüm üreteceklerdi. Oraya madde koydular. 'Üst düzey bürokratlar görevden alınacak, diğerleri de herkes görevden alınabilir.' Görevden alınacak ama görevden alınan 'ben haksızlığa uğradım' diye yargıya giderse ve kazanırsa, 'onun görevinin iadesini biz hemen yapmayalım.' Ne zaman yapalım? 'İki yıl geçtikten sonra. İki yıl sonra ne olacak, o göreve atamayabilirim seni. Hatta hiç uygulamayabilirim...' Buradan bütün kamu görevlilerine sesleniyorum, iktidara destek veren memur sendikalarına da sesleniyorum; bakın, AKP'ye gözü kapalı oy verdiniz, sizin hakkınızı yine biz savunduk. Biz Anayasa Mahkemesi'ne götürdük ve iptal ettirdik. Eğer kim seni görevden alırsa, bağımsız yargı seni haklı görüyorsa, oturup kalkıp CHP'ye teşekkür edeceksin, başka bir şey istemiyoruz."

Yapılan özelleştirmelere dikkati çeken ve bu özelleştirmelerin hukukun üstünlüğüne göre yapılması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, "yandaşa kaynak aktarma" adı altında özelleştirme yapılamayacağını ifade etti. 

Böyle bir durumda hak kaybı yaşayanların mahkemeye başvuracaklarını mahkemenin de "kamu yararı olmadığı" gerekçesiyle iptap kararları vereceğini dile getiren Kılıçdaroğlu, doğru olanın ise mahkeme kararının uygulanması olduğunu söyledi. 

 

"Hala niye onu koruyorsunuz?"

 

Kılıçdaroğlu, "Bunlar torba yasaya bir hüküm koydular; 'eğer böyle yalan, talan düzeni içinde bir kamu tesisi, bir fabrika özelleştirilmişse ve mahkeme bunun iptali yönünde karar vermişse, o mahkeme kararını uygulamayacağız.' Böyle bir demokrasi olabilir mi? Hani bu milletin anasına küfreden birisi vardı ya onu korumak için bunu getiriyorlar bunu. Milletin anasına bu kadar küfür etti, hala niye onu koruyorsunuz. Bunun da üzerine gittik. Tüyü bitmemiş yetimini hakkını koruyan yine biziz" değerlendirmesini yaptı.

Kılıçdaroğlu, sözlerine şöyle devam etti:

"Şimdi diyor ki; 'Demokrasinin, özgürlüğün güvencesi benim.' Ahmet Bey söylüyor. Yeni Ahmet Bey. Özgürlüğün teminatıymış kendisi. Peki kardeşim, özgürlüğün teminatıysan, millete internete giriyor, sen o vatandaşı niye izliyorsun. Niye böyle bir yetki alıyorsun, hangi gerekçeyle? Vatandaş hangi internet sitesine girdi onun hesabını yapacak, onu fişleyecek. Abdülhamit dönemine geri döneceğiz. Sevgili yurttaşlarım, senin özgürlük güvenceni başka yerde aramana gerek yok. Senin özgürlük güvencen, demokrasinin ve özgürlüğün yılmaz savunucu CHP. Buna inanmanı istiyorum. Bunun için de Anayasa Mahkemesi'ne gittik, bizi haklı buldu. Bunu da iptal etti. Demek ki parlamentonun denetim yetkisini yapan, sağlıklı işleten tek parti var, CHP."  

 

"Sadece demokrasilerde muhalefet vardır..."

Demorasinin hikmetinin iktidar değil, muhalef olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, "Her yönetimde bir iktidar vardır. Monarşide, diktatörlükte...Ama sadece demokrasilerde muhalefet vardır. Muhalefetin erdemi budur" dedi.

Şimdi "oturup, kalkıp" muhalefeti suçladıklarını anlatan Kılıçdaroğlu, herşeye rağmen kendilerinin zalimin karşısında olacağını ve mazlumdan yana durmaya devam edeceğini bildirdi. 

Ortadoğu'da yaşananlara dikkati çeken Kılıçdaroğlu, "kan gövdeyi götürüyor, hepimizin yüreği ağzımızda" ifadesini kullandı.

"Oysa 2002'de böyle bir olay yoktu. İktidarı devraldıklarında ne terör, ne Ortadoğu bataklığı vardı. Huzurlu bir Türkiye vardı. Geldikleri nokta, kan gölüne boğulan bir Ortadoğu ve Ortadoğu bataklığını ithal eden bir iktidar" görüşünü savunan Kılıçdaroğlu, tezkereye "hayır" oyu verdiklerini anımsattı. 

Gerekçelerinin çok açık olduğunu ve parti sözcülerinin de bunu TBMM kürsüsünden çıkıp açıkladıklarını aktaran Kılıçdaroğlu, şimdi herkesin izlediği bir Kobani olduğunu dile getirdi.

Orada masum insanların öldüğünü, sürüldüğünü belirten Kılıçdaroğlu, bu olaya çözüm üretmek için oturup konuştuklarını ve Kobani'yle ilgili özel bir görüş kaleme aldıklarını söyledi. 

Bu görüşü kamuoyuyla kendisinin paylaştığını anımsatan Kılıçdaroğlu, pekçok kanaldan olumlu ve olumsuz tepkiler geldiğini bildirdi.

Olumlu tepkilere bir şey demeyeceğini ancak olumsuz tepkiler için düşüncelerini açıklayacağını belirten Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Kobani neden önemli? Bizim önerdiğimiz tezkere taslağının ana amacı nedir? Diyorlar ki; 'Kobani'de siviller kalmadı, orada PKK unsurları var, oraya niye gidelim.' Dünyadan haberi olmayanların söylemleridir, bu. 10 Ekim 2014. Bundan dört gün önce BM Suriye Özel Temcilisinin yaptığı açıklamayı okuyorum; 'çocuk ve yaşlı dahil, yüzlerce sivilin kentin içinde olduğu, 10 ile 13 bin kişinin de Türkiye sınırı ile Kobani arasında bulunduğu söyleniyor.' BM diyor ki; 'IŞİD'in eline geçerse Kobani, Srebrenitsa katliamına benzer bir katliam yaşanabilir.' Orada yaşayan Kürtlerin, Arapların, Türkmenlerin akrabaları Türkiye'de. Eğer bir katliam olursa, o katliama kayıtsız kalmak doğru değildir. Biz Bosna Herkes'te de kayıtsız kalmadık, başka yerlkerde de. Ama burnumuzun dibinde böyle bir olay olursa buna kayıtsız kalamayız."  

Türkiye'nin kadınların ve çocukların öldürüldüğü yerde sessiz kalmasının, Ortadoğu'da büyük bir imaj kaybı yaşamasına neden olacağını savunan Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin büyük ve güçlü bir devlet olduğunu belirtti. 

Kobani'nin Türkiye'nin güvenliği açısından da çok önemli olduğuna vurgu yapan Kılıçdaroğlu, "Neden Türkiye'nin güvenliği açısından önemlidir? Eğer IŞİD, Kobani'yi alırsa, 400 kilometrelik bir sınır komşumuz IŞİD olacaktır. Bir terör örgütüne komşu olacağız. Şunu düşünmesini isterim bütün vatandaşlarımın; PKK terör örgütünün Kuzey Irak'ta neler yaptığını biliyoruz değil mi? Şimdi 400 kilometrelik yeni bir hat daha açılacak. Başlangıçta bunu engelleyemezseniz sonra engelleyemezsiniz. Biz ülkemizi seviyoruz. Biz bu ülkede, bu coğrafyada kan akmasın istiyoruz. Huzur içinde yaşamak istiyoruz" diye konuştu. 

Kobani'nin Suriye için de önemine değinen Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunduğunu hatırlattı. 

Kılıçdaroğlu, "IrakI'ın toprak bütünlüğünü savunuyor muyuz? Savunuyoruz. BM kararlarında bu varmı? Var. Eğer Suriye parçalanırsa, IŞİD orada bir alana yerleşirse, ozaman terörle iç içe, içli dışlı bir yapı ortaya çıkmış olur. Suriye'deki kargaşa, mutlaka Türkiye'ye de sıçrayacaktır" dedi. 

Kobani'nin Ortadoğu'nun geleceği için de çok önemli olduğunun altını çizen Kılıçdaroğlu, "IŞİD terör örgütünün Ortadoğu'da at koşturması kolay bir iş mi? Doğru bir iş mi? Ona hep beraber itiraz etmek zorundayız" diye konuştu. 

Toplantı öncesi Kılıçdaroğlu'na, Amasya Milletvekili Ramis Topal ve bazı partililer tarafından bir mitingi sırasında çekildiği belirtilen tablo hediye edildi. Ayrıca, Malatya'nın Arapgir ilçesinden getirilen üzümler de grup toplantısı öncesi katılımcılara ikram edildi.

"Teröre karşı durmak bir insanlık görevidir"

Kılıçdaroğlu, Suriye'deki gelişmelere ilişkin hükümete yaptığı uyarı ve önerilerin dikkate alınmadığını söyledi. 

Ancak uyarılarının haklı çıktığını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Önerilerimizin haklı olduğu ortaya çıktı ki yukarıdan aşağıya, en tepeden en aşağıdakine kadar Bremen Mızıkacıları gibi çıktılar ve bizim önerimizin yanlışlığını anlatmaya başladılar. Terör kimden gelirse gelsin, teröre karşı durmak bir insanlık görevidir. Kimden gelirse gelsin, ister IŞİD'den ister PKK'dan. Kimden gelirse gelsin önünde dirençle durmak, mücadele etmek bizim görevimizdir" diye konuştu. 

CHP'nin önerisinde yabancı asker, işgal, tampon bölge, uçuşa yasak bölge olmadığını, insani amaçların bulunduğunu belirten Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet bahçeli'nin de bir açıklama yaparak CHP'nin önerisine karşı çıktığını söyledi.

Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Karşı çıkmasını anlarım ama benim anlayamadığım nokta şu; kendisinin onay verdiği tezkereyi acaba bilerek mi 'evet' veya 'hayır' dedi. Bu ülkeye yabancı asker postalının gelmesine CHP olarak karşıyız. Biz hiçbir zaman buna evet demedik. Ama Bahçeli sen 'evet' dedin. Farkında mısın? Biz Suriye'nin toprak bütünlüğünü her zaman savunduk. Suriye'nin toprak bütünlüğünden söz etmeyen tezkereye sen 'evet' dedin. Biz tampon bölgeye karşı çıktık, sen tampon bölgeye 'evet' dedin. Biz uçuşa yasak önerisine karşı çıktık, sen uçuşa yasak bölge önerisine 'evet' dedin. AKP ne zaman sıkışsa koltuk değneği hazırdır. Şimdi diyecekler ki 'Biz ona PKK için evet dedik'. Geçiniz onları. PKK için yabancı askere, tampon bölgeye, uçuşa yasak bölgeye ihtiyaç mı var? Geçiniz onları. Bizim milliyetçiliğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Bizim ulusalcılığımızdan kimsenin şüphesi olmasın. Biz ülkemizin çıkarlarını savunuruz. Geleceği düşünerek savunuruz."

CHP'nin tezkere önerisinin milli tezkere önerisi olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Büyük ve güçlü Türkiye'nin yeri geldiği zaman teröre ders verebileceği bir tezkeredir o" dedi. 

Önerilerine ilk tepkinin Başbakan Ahmet Davutoğlu'ndan geldiğini ve "Senin önerine ihtiyacımız yok" dediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, böyle bir yaklaşımın ne Türk kültüründe ne de Müslümanlıkta olduğunu kaydetti. "Akıl akıldan üstündür" örneğini veren Kılıçdaroğlu, bunun ergenlik çağı yaklaşımı olduğunu, yetişkinlerin önerileri dinleyip değerlendiren bir tavır sergilemeleri gerektiğini anlattı. Akıllı ve ülke yönetimine talip kişilerin dillerinin böyle olmaması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, Türk ve İslam kültüründen buna ilişkin örnekler verdi. 

Kendisinin doğruları söylediğini, bunun da iktidarı rahatsız ettiğini ileri süren Kılıçdaroğlu, izlenen dış politikanın Türkiye'yi Ortadoğu'daki kargaşanın ortasına çektiğini savundu. 

"Kim vatana ihanet ediyor Sevgili Ahmet Bey?"

Başta Suriye olmak üzere Ortadoğu'ya ilişkin 2011 yılından bu yana yaptığı öneri, uyarıları ve açıklamaları tarihleri ile kürsüden hatırlatan Kılıçdaroğlu, özellikle IŞİD'e destek vermenin yanlışlığını anlatmaya çalıştıklarını belirtti. Başbakan Davutoğlu'nun "IŞİD'e destek veriyorsunuz demenin vatana ihanet olduğunu" söylediğini ve belge varsa gösterin dediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, Adana Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Adana'da yakalanan tırlara ilişkin tutanaklar olduğunu ifade ettiği bazı belgeleri kürsüden gösterdi. Kılıçdaroğlu, "Hangi belgeden söz ediyorsun? 'belge göstermezsen vatana ihanet ediyorsun' demiştin. Şimdi ben ona soruyorum, kim vatana ihanet ediyor Sevgili Ahmet Bey?" diye sordu.  

Tırlarla insani malzeme gönderildiği açıklamalarının da inandırıcı olmadığını ileri süren Kılıçdaroğlu, insani yardım malzemelerinin gizli saklı götürülmesinin, mahkeme kararıyla basın yasağı uygulanmasının anlaşılabilir bir durum olmadığını savundu. Kılıçdaroğlu, "IŞİD'in elindeki silahlar Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının Davutoğlu marifetiyle gönderdiği ve kullandıkları silahlardır" dedi. 

IŞİD'in Türkiye'de faaliyetlerini herkesin bildiğini öne süren Kılıçdaroğlu, "En son Amerikan Başkan Yardımcısının açıklamaları var. Gayet açık bir şekilde ifade etti, özel bir görüşme olduğu için açıkladığı için özür diledi. Yalan söylediği için değil. Çünkü o toplumlarda yalan söylemek çok ağır bir suçtur" şeklinde konuştu. 

"Biz sadece ülkemizde değil, komşularımızda da barış ve huzur istiyoruz"

Hükümetin IŞİD'e açıkça desteği olduğunu da iddia eden Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Biz şucu veya bucu değiliz. Biz sadece ve sadece Ortadoğu'da kan akmasın istiyoruz, kadınlar, çocuklar, yaşlılar mağdur olmasın istiyoruz. Biz sadece yüz binlerce aile başka ülkelerin topraklarına gitmesin istiyoruz. Biz sadece ülkemizde değil, komşularımızda da barış ve huzur istiyoruz. Bunun mücadelesini veriyoruz. Bir iç savaşı körüklemiyoruz. Hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, özgürlüklere inanıyoruz. Biz bunu hep savunduk ve savunmaya da devam ediyoruz.

Benim aklıma ihtiyaç duysalardı Türkiye bugün Ortadoğu bataklığında olmazdı, dış politika mezhep eksenli yürümezdi, yüz binlerce Suriyeli aile Türkiye'de perişanlık içinde yaşamazdı. Eğer benim aklıma itibar etselerdi Türkiye terör örgütlerine destek veren bir ülke konumunda olmazdı. Benim aklımı dinleseydin Türkiye'de bu kadar kan akmazdı. Benim söylediklerimi düşünseydin, yapsaydın Türkiye bugün Ortadoğu bataklığını kendi ülkesinin içine çekmezdi. Geldiğimiz nokta budur." 

"Namus ve şeref kavramı bu kadar ucuz mu?"

Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı açıklamaları da eleştirerek, Cumhurbaşkanlığının partiler üstü konumuna aykırı davrandığını ileri sürdü. Başbakan Davutoğlu'nun da Cumhurbaşkanı'nın partiler üstü, siyasi muhatabın kendisi olduğunu söylediğini ancak buna uygun davranmadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Kardeşim sen önce bir Başbakanlığını kanıtla. Başbakan mısın, değil misin? Seni Başbakan tanımayan kişi ben değilim" dedi. 

Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Seni muhatap alacağız da senin abin diyor ki 'onu değil, beni muhatap alın diyor. Neden? 'Onu ben Başbakan yaptım, istediğim zaman defterden silerim' diyor. 'Cumhurbaşkanı partiler üstüdür' diye buyurmuş Ahmet Bey. Günaydın. Son bir haftadır partiler üstü falan kalmadı. Partilerin altında bir yerde zaten. Biz Cumhurbaşkanı'nın yemin törenine katılmadık. Ne kadar doğru bir iş yaptığımız çıktı ortaya. Çünkü hayatı boyunca yalan söylemiş birisinin TBMM kürsüsünden yalan söylemesini içimize sindiremedik. Ne diyordu? 'Tarafsız davranacağım konusunda namusum ve şerefim üzerine ant içerim'. Ben merak ediyorum, bu namus ve şeref kavramı bu kadar ucuz mu? Şimdi ben sormaz mıyım, hangi namustan, hangi şereften bahsediyorsun?  Bu tepkiyi Davutoğlu'nun göstermesi, 'sayın Cumhurbaşkanı sen tarafsız birisin' demesi lazım."

Davutoğlu'nun koltuğunu borçlu olduğu için Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik bir tavır sergileyemediğini de iddia eden Kılıçdaroğlu, "Şu anda açık ve net söylüyorum, bütün yurttaşlarım duysun, gerçek anlamda ne cumhurbaşkanlığı koltuğu ne başbakanlık koltuğu, ikisi de şu anda fiilen boştur"   

Kılıçdaroğlu, gerçek anlamda Başbakan ise Davutoğlu'nun, rehine olayının yaşandığı Musul Başkonsolosluğu'nun neden zamanında boşaltılmadığını, talimatı kimin verdiğini açıklaması gerektiğini de söyledi.

Barzani'nin açıklamaları

Öte yandan, Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısının ardından bir gazetecinin "Barzani silah gönderildiğini açıkladı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu legal bir şey mi?" sorusu üzerine, "Legal olsaydı, hükümet Barzani'ye 'bunu açıklamayın' demezdi" yanıtını verdi.

Muhabir: Barış Gündoğan, Seval Güler

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
CHP
Bu haberi paylaşın