Dolar
32.39
Euro
35.06
Altın
2,233.04
ETH/USDT
3,550.50
BTC/USDT
70,397.00
BIST 100
9,130.26
Gündem

'12 Eylül iklimi bilerek yaratıldı'

12 Eylül darbesi öncesi kapatılan Ülkü Ocakları'nın son İstanbul İl Başkanı Yıldız, "Bazı arkadaşlarım benim kadar şanslı değildi. Çok anormal işkenceler yaptılar." dedi.

Çiğdem Alyanak  | 11.09.2017 - Güncelleme : 11.09.2017
'12 Eylül iklimi bilerek yaratıldı'

Istanbul

İSTANBUL - ÇİĞDEM ALYANAK

12 Eylül darbesi öncesinde Ülkü Ocakları İstanbul İl Başkanı olan MHP Genel Başkanı Siyasi ve Hukuki İşlerden Sorumlu Başdanışmanı Fethi Yıldız, darbe sırasında yaşanılan insanlık dışı uygulamalara değinerek, "Bazı arkadaşlarım benim kadar şanslı değildi. Çok anormal işkenceler yaptılar. Yönetim kurulunda olan arkadaşlarımdan bazılarına günlerce Filistin askısından elektriğe, tuzlu hamur yedirmeden tutun çok enteresan işkence metotlarını uyguladılar." dedi.

Yıldız, memleketi Yozgat'tan hukuk eğitimi almak için geldiği İstanbul'da, 12 Eylül döneminde yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.

İstanbul Üniversitesine kaydolduğu zaman okul çevresinde ve kaldığı yurtta 12 Mart muhtırasının son demi olduğunu söyledi. 1974'te Ecevit iktidarının, Erbakan ile koalisyon yaptığını, o dönemde sokaktaki olayların daha çok protesto gibi olduğunu belirten Yıldız, şöyle konuştu:

"1975'li yıllardan sonra bu iş mahiyet değiştirdi. Anadolu'dan gelmişiz, yurtlarda kalıyoruz. Atatürk Öğrenci Yurdunda solcu ve ülkücü öğrenciler yan yana odalarda kalıyordu. Ben 1975-1976 yıllarında Ülkü Ocakları Yönetim Kurulundaydım. 1978 yılında İstanbul Ülkü Ocakları Başkanlığı yaptım. Son başkan benim. Çünkü 1978 yılında Ülkü Ocakları ülke çapında kapatıldı. Bunun ardından Ülkücü Gençlik Derneğini kurduk. Yine kapatılma tehlikesine karşı, Ülkü Yolu Derneğini de kurduk."

"Kahveler ayrı, yurtlar ayrı..."

Beyazıt'taki okuldan çıkınca arkadaşlarıyla oturdukları kıraathanenin 200 metre ilerisinde bulunan kıraathanede solcu öğrencilerin oturduğunu aktaran Yıldız, "Neredeyse sokak sokak, semt semt, şehir şehir, kahveler ayrı, yurtlar ayrı ... Derneğimiz Aksaray'daydı ama Kumkapı'da solcular hakimdi. Gittiğimiz zaman mutlaka saldırıyla karşılaşıyorduk." diye konuştu.

Yıldız, 1977 yılındaki 1 Mayıs'ta Taksim Meydanı'nda yaşanan olaylara değinerek, "Onu, bir mağduriyet edebiyatıyla, güya derin devlet yaptı diye yıllarca halkı kandırdılar. Daha sonra itiraflar oldu tabii. Hakimiyet meselesi için birbirleriyle savaştılar." dedi.

Öğrenciyken suikaste uğradı

Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki hendek meselelerini, 1970'li yıllarda da gördüklerini dile getiren Yıldız, "Kurtarılmış bölgeler böyle bir şey. Diyarbakır Sur, Hakkari Yüksekova'da yapılan hadiselerin provalarını biz 1980'li yıllarda gördük." diyerek o günleri anlattı.

O yıllarda birkaç kez suikaste maruz kaldığını belirten Yıldız, "Bunlardan biri İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi önünde gerçekleşti. Ateş ettiler, sıyrıklarla kurtuldum. Rahmetli Mehmet Gül ile bir dava için Sultanahmet Adliyesinde bulunuyorduk. Çıkışta adliyenin kapısında bizi silahla taradılar. Çok şükür ki kurtulduk. Bir sürü suikaste uğradık ama Allah'ın verdiği canı Allah alır." dedi.

12 Eylül sürecinde uzun yıllar cezaevinde yatmadığını ancak birçok kez gözaltına alındığını, suçlamaların hepsinden beraat ettiğini söyleyen Yıldız, "Bazı arkadaşlarım benim kadar şanslı değildi. Çok anormal işkenceler yaptılar. Yönetim kurulunda olan arkadaşlarımdan bazılarına günlerce Filistin askısından elektriğe, tuzlu hamur yedirmeden tutun çok enteresan işkence metotlarını uyguladılar, gözü bağlı götürdükleri emniyette. Mesela 'İstanbul'da şu tarihlerde olaylar olmuş, bunları kabul edeceksin' diyorlar. Olayı bile bilmeyen arkadaşlarımın bazıları işkencelere dayanamayarak suçlamayı kabul ettiler. Çok dramlar var." ifadelerini kullandı.

"Bir sabah kalktık, 400 polis yurdun kapısında"

Öğrenciyken kaldığı Atatürk Öğrenci Yurdunun kantininde arkadaşlarıyla yemek yerken saldırıya uğradıklarını ifade eden Yıldız, "Kendimizi koruduk ama yaralananlar oldu. Toplum Suçları Savcılığı vardı. Bizi savcının huzuruna çıkardılar ve Sağmalcılar Cezaevi'ne götürüldük. Sonra beraat ettik, meşru müdafaa içerisinde olduğumuz görüldü. Daha sonra Edirnekapı Öğrenci Yurdunda yoğunlaştık saldırılardan kurtulmak için bir arada olmak amacıyla. Bu tabii psikolojik bir şey." diye konuştu.

O dönemde basında her gün Edirnekapı Öğrenci Yurdu ile ilgili "Faşistlerin karargahı" diye haberlerin yayımlandığını, ardından bir sabah yurdun önünde 400 polisi gördüklerini ifade eden Yıldız, "Dedim ki; sizinle çatışacak halimiz yok. Biz devlete saygılıyız. Bize müsaade edin, gidecek yer bulalım. 'Kesin emir' dediler. Yurttan çıktık." dedi.

"Kahrolsun para' diyorsunuz ama Amerika'dan blujean getiriyorsunuz"

Yıldız, Yozgat'ın bir köyünden İstanbul'a geldiğini hatırlatarak, "Zaman zaman tartışmalarda bu işte bir yanlışlık yok mu dediğimde gülerlerdi. Türkiye'yi, kurulu düzeni, milliyeti, milliyetçiliği hep bizler savunuyoruz. Halbuki biz fakir çocuklarıyız, siz de 'kahrolsun kapitalizm', 'kahrolsun para' diyorsunuz ama Amerika'dan blujean getiriyorsunuz." dedi.

Yıldız, Kuvay-i Milliye'nin, manevi mirasçıları olan çocuklarla hala yola devam ettiğini dile getirerek, "Bizim ne makam ne para ne pulla işimiz olmadı. Vatan savunmasından başka bir gayemiz yok. 12 Eylül, silahlı terör örgütleriyle, sol franksiyonlarla, ülkücü gençliği aynı kefeye koydu. 12 Eylül'de ülkücüler ve solcular bilinçli olarak karşı karşıya gelmedi." değerlendirmesinde bulundu.

"Hesaplaşma doğru dürüst yapılamadı"

Yıldız, Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya hakkındaki müebbet hapis kararını ilişkin, bu yargılama konusunda kamuoyundan destek istendiğini ve Türk milletinin bu desteği verdiğini hatırlattı.

Yıldız, kararı şöyle değerlendirdi:

"Anayasa'nın geçici 15. maddesi, darbecilere bir korunma sağlıyordu. Ama artık 90 küsür yaşına gelmiş insanlar... Zaten bu cuntanın içindeki iki kişi zaten ölmüştü. Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya, mahkemeye getirilip, onlara mağdurların soru sorma hakkı tanınmadı. Kenan Evren yattığı yerden 'netekim, netekim' diye cevaplar verdi. Bu yargılama da bana göre amacına ulaşmadı. Kararlar kesinleşmeden de bu dünyadan ayrıldılar. Hesaplaşma doğru dürüst yapılamadı.

Cuntacıların darbenin yapılması için zemin bile hazırladıkları söyleniyor. 'Sabah ülkücüyü öldüren silah, öğleden sonra devrimciyi öldürdü' gibi söylemler duyduk. O zamanlar Alpaslan Türkeş, bu kardeş kavgası diye görülen şiddet hareketlerinin önüne geçilmesi için çok çağrıda bulundu. Ama bu çağrıları da karşılık görmedi. İklim bilerek yaratıldı. Darbe yapılınca Amerika 'bizim çocuklar meseleyi halletti' gibi beyanda da bulundu."

Buna benzer bir şeyin geçen yıl 15 Temmuz'da yaşandığını anlatan Yıldız, "FETÖ yine Amerika'nın kontrolüyle bu ülkeyi işgale kalktı. 15 Temmuz darbe girişimine, şiddetle karşı olan, FETÖ'nün yok edilmesini isteyenler yine ülkücüler." diye konuştu.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.