Cumhurbaşkanı Erdoğan: Fezlekeler parlamentonun raflarında çürümemeli
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM'de HDP milletvekilleri hakkındaki fezlekeleri hatırlatarak, "Bu fezlekelere karşı tüm milletvekilleri bence sağduyulu davranıp gereğini yapmalıdır. Bu fezlekeler parlamentonun raflarında çürümemelidir" dedi.
ANKARA
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "780 bin kilometrekare vatan toprağı bizim son sınırımızdır. Bu topraklardan tek bir santimi dahi feda etme, gözden çıkarma hakkına sahip değiliz. Eğer milli birliğimize, toprak bütünlüğümüze halel gelmesine meydan verecek bir gaflete düşersek şehitlerimiz bizden davacı olur" dedi.
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Antalya, Amasya, Ankara, Bolu, Gaziantep, İstanbul, Kahramanmaraş, Muğla, Niğde, Sakarya ve Şanlıurfa'dan gelen muhtarlarla bir araya geldi.
'Çukur açanı açtığı çukura gömerek üstesinden geleceğiz'
Ülkesine ve milletine zarar verecek davranışlar içinde olanlar, sözler söyleyenler bulunduğuna işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir kısmı cehaletinden böyle davranıyor, bir kısmı da gönlündeki ve kafasındaki ihanet çukurunun içinde debeleniyor. Dikkat ediniz Türkiye'nin birliği ve beraberliği konusunda olumsuz duruş sergileyenlerin hepsinin de geçmişleri ve zihin dünyalarında bir arıza mutlaka vardır. Bu kişiler kendilerini ne bu millete ne de bu ülkeye ait hissetmiyorlar. Böyle olduğu için de kim Türkiye'nin karşısına çıkarsa açıkça ve sinsice onun yanında saf tutuyorlar. Bunlar arasında ülkemizin toprak bütünlüğüne saldıran eli silahlı teröristler var, bunlar arasında Türkiye'yi uluslararası alanda müşkül duruma düşürmek için sürekli malzeme üretenler ve yayanlar var. Türkiye'nin DAİŞ terör örgütüne destek verdiği iftirası bu ülkeye ve bu millete düşmanlık değil de nedir? Terör örgütlerini destekleyen, devleti itham edenler buna yönelik bildiriler yayınlayanlar bunların başka bir adı olabilir mi? İster bölücü örgüt adına, ister paralel örgüt adına sürekli ülkenin çıkarlarına saldırmak millete düşmanlık değil midir? Kardeşlerim Türkiye güçlü bir ülkedir, çukur açanı açtığı çukura gömerek, imza atanı attığı imzanın utancına gark ederek, kem söz söyleyeni sözünün ağırlığı altında ezerek Allah'ın izni ve inayetiyle hepsinin de üstesinden geleceğiz."
'Kürtler benim kardeşim'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bütün bunlara karşılık Türkiye sadece temmuz ayından bu yana 300'ün üzerinde güvenlik görevlimizin şehadetiyle sonuçlanan dünyada yakın tarihte eşi benzeri görülmemiş bir terör saldırısıyla karşı karşıya. Şanlıurfa'da, Diyarbakır'da Ankara'da, İstanbul'da şehirlerimizi hedef alan canlı bomba saldırılarında 200'ü aşkın vatandaşımızı kaybettik, Allah rahmet etsin, mekanları cennet olsun inşallah. Bütün bunlar karşısında Türkiye'yi ısrarla bölgesindeki terör örgütleriyle mücadelenin dışında tutmak isteyenlerin başka niyetlerle hareket ettikleri ortadadır. Türkiye'nin mücadelesi şu veya bu etnik gruba, inanç grubuna karşı değil, sadece ve sadece terör örgütlerine, sadece ve sadece terörizme karşıdır. Bütün bunlara rağmen ısrarla Türkiye'yi Suriye'deki ve kendi topraklarındaki Kürtlere yönelik saldırganlıkla suçlayanlara şu gerçekleri bir kez daha hatırlatmak isterim, Kürtler ülkemde benim vatandaşımdır, kardeşimdir. Bizim Kürt kardeşlerimizle bir sorunumuz yok, bizim sorunumuz teröristlerledir. Kaldı ki terörist, Kürt vatandaşlarımın içinden de çıkar, diğer etnik unsurların içinden de çıkar, bunu biz gayet iyi biliriz."
'Arabasıyla terör örgütüne silah taşıyan milletvekili teröristin ta kendisidir'
DAEŞ'in Kobani'ye saldırdığında 200 bin Kürt'ün hiç tereddüt edilmeden Türkiye topraklarına alındığını anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Almayabilirdik, biz aldık, biz sahiplendik, yedirdik, içirdik, giydirdik. Biz yaptık bu işleri. Bunların büyük bir bölümü ülkemizdeki kamplarda ve şehirlerimizde hayatlarını sürdürüyor. Dünyanın her yerinde hangi ülke kökenli olursa olsun, tüm Kürtleri kendi kardeşimiz olarak görüyor sahip çıkıyor, bağrımıza basıyoruz. Tıpkı aynı medeniyet geçmişine sahip olduğumuz yüz milyonlarca diğer kardeşimiz gibi, Kürtlerin tamamı da gönül sınırlarımız içinde kabul ediliyor. Birileri ne yapıyor? Gidiyor Ankara'daki alçak eylemle 28 kişinin kanına giren teröristin sözüm ona taziyesinde boy gösteriyor. Bir başkası Mecliste bu alçaklığa sahip çıkıp, devleti suçlamayı sürdürüyor. Böyle milletvekilliği, böyle siyasetçilik, böyle siyaset olmaz. Dünyanın hiç bir yerinde sivilleri hedef alan intihar bombacılarına sahip çıkan siyasetçi, siyasi parti, milletvekili göremezsiniz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu kişilerin geçmişte kendilerine "Bize demokratik bir süreç imkanı vermiyor, bize parlamentoya girme imkanı vermiyorlar" dediklerini hatırlatarak, şöyle konuştu:
"Girdiniz, siz parlamentoya girdiğinizden bu yana hiç rahat durdunuz mu? 80 milletvekiline kadar da çıktınız yine rahat durmadınız. 80 milletvekili aldığınız anda bile yine terör çığırtkanlığı yapıyordunuz, yine Kürt kardeşlerimizi sokağa çağırıyordunuz. Artık Türkiye'de bu işlerin bir düzene girmesi gerekiyor. Bölücü terör örgütünün sözcülüğünü yapmak dışında hiç bir işe yaramayan, hiçbir Meclis faaliyetinde bulunmayan partiye, milletvekillerine ne bu milletin ne de bizlerin tahammül etmek gibi bir gayreti olamaz, böyle bir zorunluluğu da olamaz. Demokratik bir ülkede ifade özgürlüğü vardır ama insanları öldürmek için silah taşıma özgürlüğü yoktur. Bu özgürlük kesinlikle terör örgütüne yardım, yataklık ve sözcülük anlamına gelemez. Arabasıyla terör örgütüne silah taşıyan, örgütün sığınaklarında teröristlere canlı kalkanlık yapan, evini teröristlere tahsis eden, terör örgütünün her eyleminde ön safta yer alan milletvekili, milletvekili değil teröristin ta kendisidir."
'Fezlekelere gereği yapılmalı'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, HDP milletvekilleri hakkındaki fezlekeleri ilişkin olarak şunları söyledi:
"Meclisimize gönderilen bu fezlekeler Meclis'te karşılığını bulmalıdır diye düşünüyorum. Bu fezlekelere karşı tüm milletvekilleri bence sağduyulu davranıp gereğini yapmalıdır. Artık milletimizin buna tahammülü kalmamıştır. Bu fezlekeler parlamentonun raflarında çürümemelidir. Parlamentoda bunlar tozlanmamalıdır, gereği yapılmalıdır. Parlamento bunlara karşı nasıl tavır koyacak, millet de bunu görmelidir."
'Hedefleri Suriye halkının gerçek temsilcisi olan muhalif gruplar'
Erdoğan, Suriye halkının büyük çoğunluğunun kendi geleceğini belirleme, demokrasiye ve hukuka uygun bir yönetim yapısına kavuşma konusundaki kararlılığını en başından itibaren ortaya koyduğunu vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgedeki dengeleri değiştiren iki önemli ve "proje ürünü olduğu her halinden belli olan" gelişmenin bu süreci belirsizliğe ve karanlığa sürüklediğini kaydederek, şöyle devam etti:
"Bunlardan ilki; Irak'taki mezhebi çatışmalar neticesinde ortaya çıkan DAİŞ denilen örgütün - ki El Kaide'den doğmuş bir örgüttür - rejimin göz yummasıyla Suriye'de etkinlik kazanmıştır. İkincisi; Rusya ve İran gibi devletler Esed rejimine güçlü destek sağlayarak Suriye halkının özgürlük mücadelesini sabote etmişlerdir. Dikkat ediniz hem DAİŞ'in hem Esed rejimin hem de PYD-YPG'nin öncelikli hedefleri birbirleri değil, Suriye halkının gerçek temsilcisi olan muhalif gruplardır. Ne diyorlar? 'PYD ve YPG. Bunlar DAİŞ'e karşı savaşıyorlar. Ondan dolayı biz PYD ve YPG'yi destekliyoruz' diyorlar. Koskoca bir yalan. O zaman size farklı bir örnek vereceğim. El-Nusra, o da DAİŞ'e karşı savaşıyor. Peki El Nusra'ya niye kötü diyorsunuz? O zaman onun da iyi olması lazım. El Nusra kötü ama PYD ile YPG iyi. Olay farklı. El Nusra'nın bulunduğu konum farklı olduğu için bunlar ne diyor? 'İyi teröristler, kötü teröristler'. Mantık bu."
'Ortada vahim bir durum var'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye'deki ateşkesi değerlendirirken, şunları kaydetti:
"Suriye'de ateşkes için varılan uzlaşma ilkesel olarak elbette olumludur. Biz de Suriyeli kardeşlerimize nefes aldıracak bir ateşkesi destekliyoruz. Ancak bu ateşkesle ülkesinde yarım milyona yakın vatandaşının katledilmesinden sorumlu Esed rejimi ile onu destekleyen güçlere açık ve güçlü bir destek verilirken, muhalifler konusunda hala ikircikli bir dil kullanılması endişe vericidir. Bölgede kimin, hangi muhalefet grubundan olduğunun tespitini şayet Rusya, Esed rejimi ve PYD/YPG gibi yapılar gerçekleştirecekse ortada vahim bir durum var demektir. Cellatlarla kurbanların aynı kefeye konduğu, kontrolün de cellatlara verildiği intibaa doğuran bu durumun yeni ve daha trajik gelişmelerin kapısını açmasından endişe ediyoruz."
'Böyle bir duyarsızlık olabilir mi?'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "PYD/YPG'nin PKK'nın uzantısı bir terör örgütü olduğu gerçeğinin artık herkes tarafından kabul edilmesi gerekiyor. Bu, yıllar öncesinden bizim malumumuzdur zaten. Bu örgütün terör örgütü olduğunun kabulü için illa PKK- PYD'nin bombalarını Ankara'da değil de başka başkentlerde mi patlatması lazım? Böyle bir vicdansızlık, duyarsızlık olabilir mi?" diye sordu.
PYD/YPG'nin ofisini Moskova'nın göbeğinde Rusya'nın açtırdığını söyleyen Erdoğan, "Hadi bakalım ey Rusya, sen şimdi neyle bunu izah edeceksin? Yarım milyon insanı öldüren bir rejimle bunun karşısında hayatta kalma mücadelesi veren insanları aynı kefeye koymak için herhalde vicdansız olmak gerekir" ifadesini kullandı.
'Dünyanın aklıyla alay etmektir'
"Birkaç sene öncesine kadar aynı organizasyon şeması içinde yer alan örgütler bugün nasıl birbirinden farklı değerlendirilebilir? Aynı şekilde bölgeye geldiğinden beri Esed rejimiyle bir olup muhalifleri ve sivilleri insafsızca bombalayan Rusya'ya, 'DAEŞ ile, terör örgütleriyle mücadele ediyor' demek komedinin ta kendisidir" değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan "Artık bu komediye, bu gülünç oyuna bir son verilmelidir. 'Ben PKK ile birlikte hareket ediyorum' diyen bir örgüte, 'hayır senin PKK ile bir ilgin yok' demek bizim ve tüm dünyanın aklıyla alay etmektir. Bizimle de kimsenin alay etmeye hakkı yoktur" diye konuştu.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.