Dolar
34.59
Euro
36.06
Altın
2,714.46
ETH/USDT
3,360.40
BTC/USDT
98,475.00
BIST 100
9,549.89
Gündem

FETÖ'nün Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu raporu açıklandı

FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimini araştırmak amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu raporunu hazırladı.

Coşkun Ergül  | 26.05.2017 - Güncelleme : 26.05.2017
FETÖ'nün Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu raporu açıklandı

TBMM

TBMM

FETÖ'nün Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu raporunda, örgütün kendisini sürekli mağduriyet alanları üzerinden beslediğinin unutulmaması gerektiği vurgulanarak, "Görevden uzaklaştırma ve işten çıkarmalarda yeni mağduriyet alanları yaratmamak, suçlu ile masum olanları ayırmak için azami özen gösterilmelidir." uyarısında bulunuldu.

Raporun "çözüm ve yeni̇den yapılanma öneri̇leri̇" bölümünde, 15 Temmuz'da karşı karşıya kalınan olayların, Türkiye'nin kamu hayatında değişiklik yapılması gerektiğini ortaya koyduğu belirtildi.

Bu değişikliğe kamu personel sistemi yeniden ele alınarak başlanılması gerektiği ifade edilen raporda, şöyle denildi:

"Kamu kurumlarına eleman alınması, görevin gerektirdiği ehliyet ve liyakat kuralına bağlanmalı, görevde yükselmeler için de bu kriterler geçerli olmalıdır.

FETÖ’nün kamu kurum ve kuruluşları ile stratejik birimlere sızmasına, buralarda kümeleşmesine imkan sağlayan olgunun merkezi sınav sorularının çalınması olduğu dikkate alınarak bu sınavların güvenliği mutlaka sağlanmalıdır. Askeriye, adliye, MİT, polis teşkilatı, mülki idare, dışişleri bakanlığı gibi kurum ve kuruluşlara alınacak personel için yapılacak güvenlik soruşturmasında sadece adli sicil kaydının varolup olmadığına bakılmakla yetinilmemeli, bu kurumların görev alanlarının gerektirdiği hususlara da bakılmalıdır."

"Kamu kurumlarındaki örgüt militanları tamamen ayıklanmalı"

Raporda, başta emniyet, jandarma, MİT ile TSK olmak üzere, tüm kamu kurumlarındaki örgüt militanlarının tamamen ayıklanması gerektiğine işaret edilerek, "Ancak örgütün kendisini sürekli mağduriyet alanları üzerinden beslediği, işlediği büyük suçları küçük mağduriyetler üzerine bina ederek meşrulaştırdığı unutulmamalı; bu hassasiyetle görevden uzaklaştırma ve işten çıkarmalarda yeni mağduriyet alanları yaratmamak ve suçlu ile masum olanları ayırmak için azami özen gösterilmelidir." değerlendirilmesinde bulunuldu.

"Üstün yetenekli öğrencilere özel yatırım yapılmalı"

FETÖ örgütünün başarılı, üstün yetenekli öğrencileri özellikle hedef haline getirdiği dikkate alındığında, bu çocuklara yönelik özel yatırımların yapılması ve bir tür beyin göçüne engel olunması gerektiği belirtilen raporda, din eğitiminde Milli Eğitim Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığının ortak projeler geliştirmesi, yaz ve sömestri tatillerinde öğrenciler için isteğe bağlı amaç nitelikli projelerin geliştirilmesinin faydalı olacağı vurgulandı.

Örgütün önemli çalışma alanlarından birisinin de merkezi sınavlarda soruları çalma yönündeki teşebbüsleri olduğu aktarılan raporda, hem sınavları hem de sınavları idare eden birimleri sürekli olarak dışarıdan denetleyen yapıların oluşturulmasının önemine vurgu yapıldı.

Raporda, FETÖ tarzı örgütlenmeler ve demokrasiye yönelik her türlü müdahalenin önlenmesinde tespit edilen sorunlarla bunlara ilişkin alınması gereken önlemler de yer aldı.

Eğitim konusunu ayrı bir başlık olarak ele alan raporda, FETÖ'nün, insan kaynağının oluşumunda eğitimi bir yöntem ve araç olarak kullandığına, ilk ve temel yapılanmasını eğitim üzerine kurduğuna işaret edildi. 

FETÖ'nün, zaman içerisinde eğitim sisteminde yer alan zafiyetleri sürekli ve sistematik bir şekilde kendi amaçları doğrultusunda kullanma yoluna gittiği, öğrencilerin sosyo-ekonomik düzeyleri, başarı durumları, ihtiyaç alanlarının iyi tespit edilip, örgüt açısından elverişli bir şekilde değerlendirildiği vurgulandı.

"Gülen, peygamberler tarihini kendi hikayesi gibi formatladı"

Örgüt lideri Fetullah Gülen'in, bir din adamı kisvesi ile tanındığı ve ilk örgütlenme sürecinde de bu kimliğinden yararlandığı, gizli amaçları için dini terminolojiyi istediği gibi yorumladığı, özellikle peygamberler tarihini bizzat kendi hikayesi gibi formatladığı, oluşturduğu din algısını duygusal istismar içeren bir tarzda insanlara sunduğu belirtildi.

Raporda, şu tespitlere yer verildi:

"Örgüt, genç beyinleri ve körpe dimağları istismar etmiş, çarpık bir din algısını, paralel eğitim ortamlarında dinin hakikatlerini bilmeyen gençlere empoze ederek bu gençlerin hayallerini sömürmüştür. Birtakım rüya, menkıbe ve abartılı hikayelerle sahte gözyaşları eşliğinde gençlerin kalplerine ve beyinlerine taarruz edilmiştir. Sahte bir karaktere bürünerek, takiyyeyi din, tedbiri bir yöntem, kibri tevazu olarak pazarlayan bir örgüt sözde vaaz ve nasihatlerle insanların inanç değerlerini emellerine alet etmiştir. Sinsi bir devşirme sistemi oluşturarak çocukları ailelerinden, beyinleri Türk milletinin geleceğinden çalmıştır. Örgüt, özellikle aile bağlarını zayıflatmak için öğrencilere Ramazan Bayramı dışında izin verilmemesi, Kurban Bayramı'nda izin istemenin davaya ihanet olarak görülmesi, sömestr ve yaz tatillerinde kurs ve kamp düzenleyerek öğrencilerin aileleriyle daha az vakit geçirmelerinin sağlanması gibi birçok yöntemi kullanmıştır. 

Örgütün eğitim alanında bu kadar yoğun ve kapsamlı bir şekilde örgütlenebilmesi, aslında eğitim sistemimizde var olan zafiyet alanlarını sonuna kadar kullanarak sömürmesiyle mümkün olmuştur."

"Bazı boşlukları iyi kullanan cemaatler"

Tarikatlar ve tekkeler yasaklanırken, İslam dinini gerçek kaynaklarından öğretecek alternatiflerinin kurulmamasının, Türkiye'ye ve benzeri süreçleri yaşayan ülkelere özgü cemaat adı verilen bir olgunun doğuşuna neden olduğu ifade edildi.

Modernleşmenin yol açtığı değişimler karşısında resmi din eğitiminin bıraktığı bazı boşlukları iyi kullanan cemaatlerin, büyüyerek varlıklarını sürdürmeye devam ettiği vurgulandı.

Birçok dini oluşumun, her geçen gün daha da güçlenerek sivil faaliyetler yürüttüğüne işaret edilen raporda, kanunun yasaklamaları ve sınırlandırmaları bu yapıların faaliyetlerini durdurabilmiş değilse de mevcut durum, bu yapıların kimi faaliyetlerini şeffaf olmayan yollarla yürütmeye zorlayabildiği belirtildi. 

Cumhuriyet tarihi boyunca devletin dine yaklaşımında yaşanan gel-gitler ve farklı politikaların, toplamda genel bir belirsizlik ve güven sorunu oluşturduğu ifade edilen raporda, değerlendirmesinde bulunuldu. 

"Derslerin daha nitelikli hale gelmesi"

Eğitim alanında oluşan açığı ve yeni toplumsal talepleri iyi gören, bunları fırsata çeviren örgütün hangi toplumsal ihtiyaçlardan ve nasıl beslendiği üzerinde iyi düşünülmesi gerektiği, bu çerçevede öncelikli olarak ele alınması gereken alanın eğitim olduğu kaydedildi.

Raporda, şu değerlendirmelere yer verildi:

"Din eğitiminde, 4-6 yaş din eğitiminden, Kur'an kurslarına, imam-hatip liselerinden ilahiyatlara, diyanet eğitim merkezlerinden yüksek dini ihtisas merkezlerine varıncaya kadar birçok din eğitim kurumunda yaşanan çeşitli problemlerin giderilmesi aciliyet arz eden acil işlerdendir. 

'Din eğitiminin tamamen ya da kısmen ortadan kaldırıldığı dönemlerde ve bu dönemleri müteakip geçici bir tedbir olarak ortaya çıkan ve bir türlü kent müessesesi haline getiremediğimiz Kur'an kurslarımızla, sadece Kuran'ın okunuşunu öğrettiğimiz, mana ve hikmetini, hakikatini öğretemediğimiz müesseselerimizle dinin hakikatini, İslam’ın rahmet yüklü mesajını yeryüzüne yayabilir miyiz?' şeklindeki sorunun cevabı şüphesiz ki olumsuzdur. Buna cevap teşkil edecek adımların atılması ve gerekli açılımların getirilmesi kaçınılmazdır."

Birçok velinin, çocuğunu, Kredi Yurtlar Kurumu veya Türkiye Diyanet Vakfı gibi resmi öğrenci yurtlarında yer bulamadığı için mecburen örgüte teslim etmek zorunda kaldığına işaret edilen raporda, bu ihtiyacın henüz giderilemediği, bu açığın en kısa sürede öncelikle resmi kurumlar ve güvenilir sivil toplum kuruluşları tarafından karşılanması gerektiği vurgulandı.

FETÖ'nün yurt dışı örgütlenmesi

Raporda, FETÖ'nün yurtdışı örgütlenmesine yönelik tespitler de yer aldı. 

FETÖ ile mücadele konusunda güçlü bir ulusal konsensüs oluştuğu, bu doğrultuda atılan adımların, FETÖ’nün Türkiye’deki örgütlenmesini çökerttiği, örgütün yurt içi müdahale kapasitesinin büyük oranda yok edildiği, Türkiye'deki mali kaynaklarının da kurutulduğu bildirildi.

Raporda, şunlar kaydedildi:

"Ancak, ülkemizin, eşine evvelce rastlanmamış ölçüde küresel bağlantıları bulunan bir örgütle mücadele ettiği bir gerçektir. Elimizdeki bilgiler, FETÖ’nün 160’a yakın ülkede mevcut olduğunu, 800’e yakın okul ve üniversite, 100’e yakın öğrenci yurdu, 1000’den fazla STK, vakıf, dernek, 200’den fazla yazılı ve görsel medya, 500’den fazla şirketten oluşan devasa bir ağ üzerinden faaliyet gösterdiğini ortaya koymaktadır. FETÖ’nün toplam sermayesinin 25-50 milyar dolar civarında olduğu tahmin edilmektedir. Bu küresel ağ içerisinde sadece yönetici konumunda bulunan şahısları dikkate aldığımızda sayıları 3 bini geçmektedir. Okullardaki öğretmenler ve aileleri hesaba katıldığında, yurtdışında Gülen hareketine bağlı olup sayıları onbinlerle ifade edilebilecek, büyük bölümü iyi eğitimli bir takipçi kitlesinin mevcudiyetinden bahsetmek mümkündür. Yurtdışındaki FETÖ unsurlarının, başta ABD ve Avrupa ülkeleri olmak üzere yerleştikleri tüm ülkelerde etkin PR, lobi, nüfuz mekanizmaları oluşturduklarını, siyasi elitlere ve medyaya kolaylıkla ulaşabildiklerini ve bunları halen etkin biçimde kullanabildiklerini görmekteyiz. FETÖ’nün yurtdışındaki okulları, örgütün yurtdışında giriştiği ilk faaliyet alanı olup, halihazırda özellikle eğitim kalitesinin yeterli standartta olmadığı ülkelerde, etkinliği azalmakla birlikte, mevcudiyetini devam ettirebilmektedir."

"Raporda, Türkiye'nin demokrasi tarihinde karşılaşılan hiçbir darbeyi önceden haber alıp bağlı olduğu makam ve mercilere haber veremeyen Milli İstihbarat Teşkilatının (MİT) bu husustaki yetersizliğinin sebeplerinin dikkatle araştırılması gerektiği belirtilerek, "Ülkemizin istihbari ihtiyaç ve hedeflerini karşılayacak yeni bir iç ve dış istihbarat konsepti ve yapılanması tüm yönleriyle müzakere edilmelidir." önerisinde bulunuldu.

MİT'in önerileri

Raporda, MİT'in, Komisyona sunduğu cevapta, FETÖ’nün ve benzeri bir yapının devletin içine sızıp benzer bir tehdit oluşturmasının engellenmesi amacıyla atılacak adımlar ve alınacak tedbirlere dair tespitlere yer verdiği aktarıldı. Raporda, MİT'in önerileri şöyle sırlandı:

"Ülke yönetimini illegal yollardan ele geçirmek isteyen yapılanmaların, öncelikli hedefinin stratejik nitelikteki kurumlara sızmak olmasından hareketle, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Dışişleri Bakanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri, Adalet Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü başta olmak üzere kritik öneme haiz kurum ve kuruluşların personeliyle ilgili güvenlik tahkikatlarının titizlikle sürdürülmesinde,

Kamu kuruluşlarında kadrolaşmayı hedefleyen yapılanma/grup/zümrelerin bu tarz girişimlerine karşı müteyakkız olunmasında ve kamu kurumlarına personel seçme ve yerleştirme aşamalarında liyakat esaslarına riayet edilmesine özen gösterilmesinde,

Güvenlik birimleri içerisindeki olası hareketliliğin tespiti amacıyla kontrol mekanizmalarının güçlendirilmesinde, 

Devlet güvenliği açısından önem arz eden kurum-kuruluşların bünyesinde, personelin güvenilirliğinin kontrolü açısından iç güvenlik birimleri oluşturmasında,

Devlet memurlarının, yabancılarla ilişkilerinin/temaslarının kayıt altına alınmasına yönelik yasal düzenlemeye gidilmesinde,

Başta stratejik öneme haiz olanlar olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarında 'İstihbarata Karşı Koyma' bilincinin artırılmasına yönelik tedbirlerin alınmasında/arttırılmasında,

MİT Müsteşarlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün, TSK içinde istihbarat toplamasına izin vermeyen yönetmeliğin değiştirilmesinde veya MİT Müsteşarlığındaki gibi TSK ve EGM bünyesinde de personeli denetleyerek, kontrespiyonaj faaliyetleri açısından tetkik edecek bir 'İç Güvenlik Birimi' teşkil edilmesinde fayda mütalaa edilmektedir."

Çatı birimi

FETÖ'nün dış bağlantılarıyla birlikte hareket ettiği gerçeği dikkate alındığında, bugüne kadar faaliyetlerini ağırlıklı olarak iç istihbarata yönelten MİT’in dış istihbarat alanındaki faaliyetlerini yoğunlaştırması gerektiği, yurt dışında görev yapan askeri personelin ve kolluk görevlilerin elde edebileceği bilgiler kurulacak çatı biriminde toplanarak dış istihbaratı yapacak olan üniteye iletilebilmesiyle de bilgi akışı sağlanabileceği belirtildi.

Çatı biriminin doğrudan Cumhurbaşkanına bağlı olmasının, hem koordinasyon açısından hem de demokratik dünyanın gerçekleriyle uyumu açısından çok daha yerinde olacağı ifade edilerek, "Doğrudan Cumhurbaşkanına bağlı olacak bu çatı birim, MGK, TSK, Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve MASAK’tan oluşan istihbarat ve güvenlik kurumlarını uyumlu bir şekilde koordine edecek ve güvenlik ve kolluk kuvvetlerinin azami başarı kazanabilmesi sağlanacaktır." değerlendirmesinde bulunuldu.

Muhabir: Coşkun Ergül

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.